08 Kasım 2009

Kış hiç gelmese...

29 Ekim tatilinde anneannem ve dedem buradayken hava o kadar kötüydü ki sağanak yağmur yüzünden kapıdan burnumuzu bile çıkaramamıştık. Artık kışın geldiğine kendimi iyice alıştırmıştım ki bu haftasonu içimde yeni umutlar yeşerdi.

Dünkü parktan sonra bugünü sahilde geçirmeye karar verdik ve Bebek'e gittik. Deniz kenarında harika bir 3-4 saat geçirdik. Hava dünkü gibi yazdan kalmaydı. Bebek'te Yelda ve Tibet'le buluştuk. Celal Dedem de Nike koşusundan sonra bize katıldı. Onlar kahvelerini içerken ben armudumu yedim. Hayatımda ilk defa bu kadar çok meyve yedim. Annem son anda yanına almış, alırken de vazgeçmek üzereymiş; nasılsa yemeyeceğim boşu boşuna taşıyacak diye... Yemeklere verdiğim tepkiler günden güne değişiyor. Bir gün severek yediğimi ertesi gün yemeyebiliyorum. Fazla üzerinde durmayıp hemen yeni bir yemek hazırlamak gerekiyor. Evet biraz meşakatli ama ek gıdalara alıştığım ve her gün yeni lezzetler denediğim bu süreç biraz böyle geçecek. Bugün de annemin umutsuzca soyduğu armutun yarısından fazlasını bir güzel mideye indirdim. Meyveyi severek yiyorum diye annem çok mutlu oldu.

Tam fotoğraf çekilirken garsonu gördüm ve seslendim, dedem o anda deklanşöre basmış. "Oğlum şu boşları topla" diyecektim. Bu arada Starbucks'ın brownie'si o kadar güzel ki kuşların bile favorisi! :)Yelda'nın gözlüğünü çok beğendim ama sanırım bana biraz büyük geldi.Böyle boş boş oturup sahilde yürüdükten sonra Nişantaşı'na geçtik. Tribeca'nın bahçesinde yemek yedik. Sonra annem ve Yelda mağazaları dolaşırken, ben babam ve Tibet'le birlikte pusetimde uyudum. Eve döndüğümüzde saat 18'e geliyordu. Yine full sokaklarda geçen tam benlik (ve annemlik) bir gün oldu. Babamın pili bitmiş olmalı ki eve gelir gelmez sızdı. :)

2 yorum:

  1. Kot ceketini yesinler senin... Yelloz bezelyecik seniii...

    YanıtlaSil
  2. Ahahahaaa ilahi minik, sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün inşallah :)garsona seslenmekten ziyade Salim abi, eywallah abi der gibi bir halin var sanki :)

    YanıtlaSil