14 Mayıs 2010

Bebekte bir gün nasıl geçer?

Sabah erkenden kahvaltımızı yapıp Bebek'e indik. Beni uzaktan seven Elvan ile aşkımızı sanaldan gerçeğe taşımak üzere sözleşmiştik. Bebek Kahve'de buluştuk. İlk defa limonata içtim. Başta biraz ekşi gelse de tadını sevdim. Çok şekerli bir içecek olduğundan annem fazla içirmedi, zaten ben de suyu tercih ediyorum. Su kadar doğal ve güzel bir içecek var mı? Aaa var, süt var! Bakın onu da çok seviyorum. :)

Bebek Kahve benim için biraz dar bir mekan olduğundan orada fazla takılamadık. Parka geçmeye karar verdik. Parka geçtik ama ele avuca sığmaz halimde bir değişiklik olmadı, napayım mobil halde olmayı daha çok seviyorum.Kuşların peşinden koşup onlara bisküvi veriyordum ki birden arkamda dedem belirdi. Bana sürpriz yapmış! :)Dedemle birlikte şu kullanmayı hiç denemediğim jimnastik aletlerine göz attık. Sonra da deniz kıyısında yürüdük.Sonra yine parka döndük, hava o kadar güzeldi ki hiç eve gidesim yoktu. O sırada Öniz aradı. Annesi İzmir'den gelmiş, bugün izinliymiş, "Buluşalım mı?" diye sordu. "Biz Bebek'teyiz, siz de gelsenize!" dedim, "Harika!" dedi. Ne yapalım artık "mecburen" açık havada biraz daha oyalandık. :)Önizleri beklerken tabii ki Kırıntı'ya oturduk. Beni görür görmez garson abi hemen sandalyemi getirdi, önüme amerikan servisimi serip boya kalemleri bıraktı. Şimdi ben bu Kırıntı'yı sevmeyeyim de ne yapayım?Parkta bir-iki saat geçiririz diye düşünerek pusetimi almamıştık. (Nasılsa popom yer görmeyecekti..) Biraz daha kalacaksak öğle uykumu da burada uyuyacağımdan pusetime ihtiyacım oldu. Sağolsun Önizciğim gelirken bize uğrayıp pusetimi de aldı. Cızbız köfteleri mideye indirince uykum geldi, dedemle biraz dolaşınca uyuyakalmışım. O sırada annemler de kızkıza muhabbet etmişler. Uyanınca hemen aralarına karıştım tabii. 5'e doğru eve döndük. Bütün gün güneş ve rüzgarda enerji harcayıp yorulmuşum. Meyvemi yiyip biraz oynadım. Akşam yemeği ve duş sonrası pelte şeklinde kendimi yatağa attım.

1 yorum: