25 Ekim 2010

Ela Süper Galata'dan bildiriyor

Bugün hava çok güzeldi. "Soğuklar başlamadan gezmek lazım!" felsefemizin devamı olarak Lisya, annem ve ben Galata'ya gittik. Gidiş saati yemek vaktime denk geldiğinden hemen çok methini duyduğumuz Kiva Han'a oturduk. Yemeklerin hepsi harika görünüyordu ama yiyeceğimin garantisi olmadığı için biz Dıgıl Köfte ve Pehli Pilavı söyledik. Şaşırtıcı biçimde köfteyi yemedim. Lisya "Acaba baharatlı mı geldi?" diye sordu ama tadına bile bakmadığım için baharatıyla ilgili yorum yapamıyorum. Pilav çok lezzetliydi, et suyu ile yapılmıştı ve içinde nohutlar vardı. Herkes çok kibardı ve bana karşı çok ilgililerdi. Yemeğin sonuna doğru Lisya ile tavşancık oyunu oynadık ve hesabı istedik.Ve o dakikadan itibaren beni ve Galata Kulesi'ni aynı kadraja alabilme çalışmaları başladı. Öğle saatinde güneş kulenin hep parlak çıkmasına sebep oluyordu. Bir de ben çok miniktim, kulenin tepesi ile aynı kadraja giremiyordum. 72.768 denemenin hiçbirini beğenmedik. Neden mi? İşte bir örnek:Sonunda pes edip sadece Galata Kulesi'ni çekelim dedik ama güneş bize hiç yardımcı olmadı. En başarılı fotoğraf bu oldu:Biraz çevreyi dolaşalım dedik. Öncelikle gözüme çarpan etrafta çok turistin oluşuydu. Hafta içi olmasına rağmen aşırı kalabalıktı. Her sokakta inşaat olduğundan Galata kocaman bir şantiye gibiydi. Yerler taş döşeli olduğu için rahat yürüyemedim, pusetle gezmek de çok konforlu olmadı.
Binaların çoğu eski, renove edilenler ise çok şık olmuş. Ama o kadar karışık bir kitle vardı ki anlatamam. Sanatçılar, hippiler, kara çarşaflılar, mini etekliler, apaçiler, yurdum insanları ve tabii ki turistler...

Örneğin şu Papadopoulos Freres Apartmanı. 1907 senesinde yapılmış ve henüz renove edilmemiş. Dış cephesi eski görünse de gravürleriyle çok nostaljik bir havası vardı. Giriş katında bir duvar kağıdı galerisi açılmış. Birinci katta oturan teyze ise çamaşırlarını dışarıya asmış! "Only in Turkey" diyorum!
Girdiğimiz sokakta birçok galeri vardı, aşağıya doğru yürürken bir de baktık Doğan Apartmanı'na gelmişiz. Hani şu trilyonluk dairelerin olduğu, İstanbul'un en güzel manzarasına sahip olduğu söylenen, Okan Bayülgen, Şener Şen ve Sezen Aksu'nun ev sahibi olduğu apartman... 1895 yılında inşaatı tamamlanmış. Sokağa bakan ana giriş tarafında Fransız balkonları ve pencereler var. Manzaraya bakan tarafa geçmek üzere bahçesine girince çok etkilendik. Apartman U biçiminde ve iç tarafında geniş bir avlusu var. Ve buradaki bitkilerin kesinlikle budanması gerekiyor! :)
Saat 14:00'a gelirken gözlerim kapanmaya başladı. Baktım annem ve Lisya hala Galata Kulesi'ni fotoğraflamakla meşgul, azıcık kestireyim dedim. Uyandığımda bambaşka bir yerdeydim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder