30 Ocak 2010

İzmir yolcusu kalmasın

Uyandığımda evde bir telaş vardı. Annem uçağa binip İzmir'e gideceğimizi söyledi ve "Vuuuu" diyerek elini havaya kaldırdı. Ben de hemen "Vuuuu" diyerek karşılık verdim.

Havaalanındaki kontrollerde bizimkilerin canı çıktı. Paltoları ve ayakkabıları çıkarttılar. Sadece bir el çantamız ve benim atta çantam olmasına rağmen, paltolar, puset ve ben de taşınması gerekenlere eklenince indir-kaldır-indir-kaldır derken bayılmak üzerelerdi. Uçak saatine 20 dk. olduğu için Garanti Zone'a gittik. Oradaki yiyecekleri görünce aklıma kahvaltı yapmadığım geldi. "Ne olacak şimdi?" diye düşünürken annem çantamdan kahvaltımı çıkardı. Meğer evden çıkmadan hazırlamış. Böylece saatimi geçirmeden kahvaltımı yaptım ve her türlü ihtiyacım giderilmiş olarak uçağa bindim. Uçağa en son binenlerin kim olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?

Daha önce birkaç kez uçağa bindiğim için ortamı hiç yadırgamadım. Hatta kalktığımızı ve indiğimizi bile umursamadım diyebilirim çünkü kafayı öndeki tepsiye takmıştım. Sürekli tepsiyi açıp kapattım. Tepsiden sıkılınca oyuncaklarımla oynadım ve şıp diye iniverdik zaten.Benimle uçağa binmenin tek dezavantajı var; o da oturmayı sevmediğim için beklemelerle uçak içinde bulunduğum sürenin uzaması sonucu sıkılmam. En az 20 dk. uçağın içinde boşu boşuna bekledik. Biraz sıkıldım doğrusu. Tepsi aç-kapa nereye kadar canım? Herkesin yerleşmesini bekleyip en son biz biniyoruz ama pilot amcalar bana hep kazık atıyor. Mutlaka ya kalkış ya da iniş sırası bekliyoruz. 3 gün önce dayım İzmir'e gitti. Uçağın içinde 1 saatten fazla beklemiş. Aman Tanrım kendimi o pozisyonda düşünemiyorum, fıttırırdım herhalde...

Eve vardığımızda anneannem beni camda bekliyordu. Dedem de işten erken geldi. Beni çok özlemişler. Biraz havanın kapalı olması, biraz da bizimkilerin yorgunluğu yüzünden bugün dışarı çıkmadık. Evde aile saadeti yaşadık. Dedemler bana Fisherprice Eğitici Çay Takımı almışlar. Salondaki halının üzerine polar battaniye serdik ve oyuncaklarımı yaydık.Anneannemlere gittiğimizde çılgınca yemek yiyoruz. Akşam yemeği için dedem 4 çeşit balık almış. İlk defa dil balığının tadına baktım ve çok sevdim. Bir de pancar yedim. Mmmm pek güzeldi!Yemekten sonra anneannem meyve soymuş, annem sufle yapmış, dedem de kestane pişirmiş. Neyse ki ben yatmıştım, bunları da yeseydim çatlardım herhalde!

Bu arada yeni saç stilimi beğendiniz mi?

29 Ocak 2010

Ela the enerji topu

O kadar hareketliyim ki bana ayak uydurmak gerçekten zor. Beni zapdetmek ise imkansız. Bütün gün o duvardan o koltuğa tırmanıp duruyorum ve yorulmak nedir bilmiyorum. İşte bu yüzden benimle ilgilenen en az iki kişi olmalı ki; biri tuvalete gittiğinde diğeri benimle ilgilensin, biri kahvaltı yaparken diğeri benimle oynasın. E tabii ev işleri de var...

Baş kontrolümü sağladığımdan beri özgürlüğümü ilan etmiş durumdayım. Sağ olsun annem bu konuda en büyük destekçim. İyi mi yaptı, kötü mü henüz bilmiyoruz ama emin olduğumuz iki şey var; kaslarım çok güçlü ve hareketlerim çok bilinçli.

Evde serbestçe dolaşma hakkım var. (Tabii ki WC ve sokak kapısının önü hariç) Annem tehlikeli birşeye uzanırsam "Dikkat!!" diyor. Hemen duruyorum ya da elimi çekiyorum. Bir keresinde parmaklarımı neredeyse çekmeceye sıkıştıracaktım. Annem "Dikkat!!" der demez hemen elimi çektim, çekmece pat diye kapandı. O an gözümün önünden gitmiyor, ya çekmeseydim? Minicik parmaklarım tost olacaktı. O günden beri çekmecelere karşı çok dikkatliyim. Koltuklardan inişim deseniz 10 numara! Bir de mama sandalyeme tırmanmayı seviyorum. Geçen gün tırmandım ama inemeyeceğimi anladım. Korktum ve anneme seslendim. O da gelip beni indirdi. Anlayacağınız kendimi kek gibi tehlikeye atmıyorum.

Evi 3-5 kere tavaf edince, oyuncaklarımla birkaç tur oynayınca yapacak yeni şeyler arıyorum. Annemle her gün yeni bir oyun keşfetmemiz gerekiyor. Bunlardan biri de çanta boşaltmaca...
Çanta karıştırmayı çok sevdiğimi daha önce anlatmıştım. Hal böyleyken annem başkasının çantasını karıştıracağıma kendi çantamı karıştırmam için önüme koyuyor. Çantamda her zaman bulundurduğumuz elzem malzemeleri çıkarıp duruyorum. Annem geri koyuyor, ben yine çıkarıyorum. Bu minik aktivite de beni biraz olsun oyalıyor işte...

28 Ocak 2010

I'm back!

İşte tekrar buradayımmmm!!!

Hasta olduğumu duyup arayan herkese çok teşekkür ederim. Çok ağır geçirdim sayılmaz aslında. Sadece ilk gece zordu. Burnum tıkalı olduğundan uyuyamadım. Annemle babamın kucağında uyuyordum ama yatağa yattıktan 4 dk. sonra uyanıyordum. Başımı da yükseltmişlerdi ama işe yaramadı. Öyle olunca bütün geceyi bizimkilerle yapışık geçirdim. Bana nöbetleşe baktılar; biraz uykusuz kaldılar ama olsun. Çok üzüldüler halime. Bir de kuduruk olduğum için normalde kucakta durmuyorum. Fırsat bu fırsat benimle sarmaş dolaş oldular. Yorulsalar da hiç şikayet etmediler.

2. ve 3. gün (dün) gayet iyiydim. Gündüzleri pek sıkıntım olmadı zaten. Gece de güzel uyudum, neyse ki o ilk geceki rahatsızlığım yoktu. Dün babaannem ve dedem geldi. Beni çok özlemişler. Hatta babaannem gece de kaldı, sabah evine geçti. Akşam üzeri Yelda geldi. Yatana kadar da Yelda ile oynadım. Böyle her gün bir ziyaretçim olsa ne güzel olur...

Bu ilk hastalığı ilaç kullanmadan ucuz atlattım diyebilirim. Aşağıda gördüğünüz gibi eski performansımı yakalamış durumdayım. Resimde bir detay daha var. Minik tavşanın marifetini fark edebildiniz mi?PS: Parmaklık koruyucu plastik kılıfı nerede bulabileceğimi bilen var mı?

26 Ocak 2010

Hastayım...

... Hiç keyfim yok. Bugün yazamayacağım...

25 Ocak 2010

Sümüklü böcek

Bugün akşam saatlerine kadar sürekli kar yağdı. Şiddetli bir rüzgar da kara eşlik etti. Sokaklar daha bir güzel oldu sanki... Daha önce salon manzaramızı paylaşmıştım, bu da oturma odasından görünen manzaramız:Hiç durmayan kar ve şiddetli rüzgar yüzünden bugün de kar topu oynamaya çıkamadım. Hava durumuna bakılırsa gece daha da şiddetli biçimde yağacakmış ama şu saat oldu henüz başlamadı.

Sabah annemle Karolin'in bana aylar önce aldığı ama henüz ayakta duramadığım için yapıştırmadığımız boy cetveline el attık. Yapıştırması çok kolaymış... Odamda bordür olduğundan koridora hemen kapımın karşısına yapıştıralım dedik. Çok da güzel oldu... Şu an boyum 73 cm. Ölçtükçe bu cetvel üzerinde işaretleyeceğiz. Çıkarması da çok kolay. Taşınırsak da alıp yeni evimize götürürüz artık. Önümüzdeki yıllarda bu 73 cm.'in üzerine bir 100 cm. daha koymam lazım. Bunun için bol bol süt içiyorum.Öğlen de çok garip birşey oldu. Hapşırmamla birlikte burnumdan sümükler fırladı. O dakika itibariyle burnum akmaya başladı.Burnumun silinmesinden hiç hoşlanmadım. Henüz sümkürmeyi de bilmiyorum. İşim çok zor. Doğru düzgün nefes alamıyorum. Doktorum nezleyi ilaçla tedavi etmiyor. Kendiliğinden geçmesini bekleyeceğiz. Bu süreçte bizimkiler burnuma serum fizyolojik, gece de yattığım yere 1-2 damla Cold Mix damlatacak. Başka ilaçlar kesinlikle yasak...

Offf bu gece zor geçeceğe benziyor... :(

PS: Boy cetvelimi beğenenler için istikamet: Paşabahçe.

24 Ocak 2010

Karlı bir günde pazar keyfi

Bugün kar yine yağmaya devam etti. E tabii biz de evden çıkmadık. Dayım iki gündür bizdeydi, sabah ailecek kahvaltı yaptık ve herkes bir koltuk kaparak yayılma pozisyonu aldı.

Annem öğlen yemeğimi hazırlarken Plamen aradı. Gözünden ameliyat olmuştu. Biz geçmiş olsuna gidecektik aslında ama onlar gelmeyi teklif etti. Annem hızla pazar dağınıklığını toplamaya girişince karnımı doyurma işi babama kaldı. Aslında babam evi toplamayı tercih etti ama annem izin vermedi. Nedense benimle ilgili herşey babam için olay! Ben de gözünü korkutmamak için uslu uslu yemeğimi yedim. Ama ne zaman ara vermek istesem hemen anneme seslendi. Annem de içerden tüyo verdi. Neyse, sorunsuzca yemek işini hallettik.

Yemekten sonra bana yine bir ağırlık çöktü ve hemen uyudum. Uyandığımda Ayça ve Plamen gelmişti. Plamen elinde silahla televizyona ateş ediyordu. Yokluğumu fırsat bilip oyuna dalmışlar... Oyunlarını bozdum, biraz ortadaki yiyeceklerden yedim. Ayça kıyafetime ba-yıl-dı! Bebeklere pek siyah giydirmezlermiş ama o çok yakıştırırmış bebeklere siyah rengini. Pardon ama sarı saçlarım, mavi gözlerim ve bembeyaz tenimle siyah bana yakışmayacak da kime yakışacak??? Bu cicilerimi bana Öniz almıştı, o da annem giydirir mi acaba diye tereddüt etmiş ama biz çok sevdik.

Sonra annem beni giydirdi ve hep beraber aşağı indik. Sözde kar topu oynayacaktık. Ama çok rüzgar vardı, babam beni kaptığı gibi eve geri soktu. Birkaç saat sonra, beni eve sokan kendisi değilmiş gibi babam tekrar giyindi ve bu soğukta maça gitti. Olan benim oyuna oldu...Biz de annemle başbaşa kaldık. Akşam yemeğimi yedim, biraz oyuncaklarımla oynadım, sonra da duşumu alıp yattım.