12 Şubat 2010

HiperEla

Bu sabah canım şekerleme yapmak istemedi. Annemle pencereden dışarıyı seyrederken baktık ki park bomboş. Dışarıda da bahardan kalma bir hava var. Saniyeler içerisinde hazırlandık. Tabii dişlerimizi de fırçaladık.Evde 3 kişinin yaşadığı artık resmen belgelendi.Parka indiğimizde ılık olan hava bir anda bozdu. İyi ki yanıma beremi almışım. Kulaklarım donardı yoksa. İlk defa salıncağa kendi başıma bindim.Annemsiz binmek biraz garip geldi ama alıştım. Bakın eskiden nasıl biniyordum salıncağa?Öğleden sonra bir güzel kestirdim. Bu öğle uykuları beni çok enerjik yapıyor. Nereye tırmanacağımı şaşırıyorum. Sizce aşağıdaki gösterimle iyi bir sirkte akrobat olarak işe başlayamaz mıyım?

10 Şubat 2010

Bir alışveriş günü

Bu sabahki güzellik uykumu biraz fazla uzatmışım, uyandığımda öğlen olmuştu. Dışarıda harika bir hava vardı. Yemeğim hazırlanırken bir yandan nereye gitsek diye düşünmeye başladık. Annemin iade etmesi gereken birşey vardı ve haftasonuna bırakmamamız gerekiyordu. Biz de Metrocity'ye gitmeye karar verdik. O sırada babaannem aradı. Ona da dışarı çıkmayı teklif ettik. Geçerken bizi alıp Metrocity'ye götürdü.

Gider gitmez oyuncaklara bindim.Sonra bir kitabım daha oldu.Annem pijama-iç çamaşırı-çorap üçgeninde kendini kaybedip 1 saat mağazadan çıkamayınca bana bir ağırlık çöktü ve uyuyakaldım. Babama parfüm bakmam gerektiği aklıma gelince hemen uyandım. Babam için çok güzel bir parfüm seçtim, alacaktım ama önce fikrini sorayım dedim. Eve gelir gelmez koklattım ve "Kesinlikle alıyoruz kızım!" dedi. İşte böyle isabetli seçimlerim vardır, bana her zaman güvenebilirsiniz. :)

09 Şubat 2010

Dikkat! Alışkanlık yaparım!

Bugün Mahir Dedem aradı. "Elacığım, sen gideli 10 gün oldu ama biz hala seni konuşuyoruz." dedi. Ela şurada uyudu, Ela şöyle güldü, Ela bunu yedi diye sürekli kulaklarımı çınlatıyorlarmış. Halbuki sadece 1 gece kalmıştım onlarda... Demek o kadar tatlıyım? Demek gittiğim yeri ışığımla aydınlatıyorum? Demek neşem bulaşıcı? Hmmm o zaman baştan uyarmakta fayda var; dikkat edin, alışkanlık yaparım... :)

08 Şubat 2010

Lüle paslaşması

Annemi hamilelik süresince hiç üzmedim. Bir kere bile midesi bulanmadı. Aşırı terlemeler, sıcak basmaları olmadı. Onu irileştirmedim; arkadan bakıldığında incecikti, sadece önünde bir basketbol topu taşır gibiydi. Dolayısıyla hareketleri de ağırlaşmadı. Bacakları ve bilekleri şişmedi. Cildi de bozulmadı... Karnında kırmızı çizgi bile oluşmadı.

Fakat ne olduysa doğumdan sonra oldu. O çok kıymetli saçları dökülmeye başladı. Banyoda 2 avuç, banyo sonrası tararken 3 avuç, gün içinde binlerce tel derken kafasındaki saç miktarı azaldıkça annem çok mutsuz oldu. Yaklaşık 9 aylık olduğumda dökülme durdu. Yeni saçlar çıkmaya başladı. Şimdi bir sürü isyankar kısa saç teli var, saçı hiçbir şekilde şekle girmiyor. Bir de hamileyken beyazlar fışkırınca organik boya yaptırmak zorunda kalmış. Bu yüzden saçının orijinal rengi de kaybolmuş. Kuaförler rengini tutturamıyorlar bir türlü. Kısaca saç konusundaki mutsuzluğu devam ediyor.

Rengi ve miktarı mahvoldu, peki sorunlar bitti mi? Tabii ki hayır! Artık lüleleri de yok! Peki lüleler nereye gitti? İşte cevabı:Henüz çok başlangıç aşamasında ama olsun. Bir de yukarıdan aşağıya değil de, sağdan sola lüle oluyor saçım. Herhalde uzadıkça aşağı sarkar diye düşünüyorum.

07 Şubat 2010

Yağmurlu bir günde Tunç Residence'dayız

Uyanır uyanmaz kahvaltımı yaptım, bizimkiler hazırlandı ve çıktık. Tunç Residence'a kahvaltıya davetliydik. Hava çok kötüydü, bugün yapılabilecek en güzel şey evde yayılmaktı. Bugün de Arda'yla oynayamadık. Görmeyeli çok büyümüş, neredeyse benim kadar olmuş. Ama hala kendi başına hareket edemiyor. Çok istiyor, bir-iki hamle yapıyor ama kendini öne atamıyor. Neyse, az kaldı. Birkaç aya evi sadece ben dağıtmayacağım. :) Bugünlük şu şekilde kaynaşabildik:Arda'da bende olmayan oyuncaklar var, özellikle salıncağını çok sevdim:Annem sallandıkça uyurum diye düşündü ama bende o göz var mı? Bizi babalarla evde bırakıp anneler pazara gittiler. Çok üşümüşler, eve döner dönmez Neslihan sahlep yaptı da içimiz ısındı.Öğleden sonra yeter bu kadar oturduğumuz diyerek çıkıp boğaza balık yemeğe gittik. Bütün gün hiç sorun çıkarmayan ben, inadına rahat durmadım. Arda ise mışıl mışıl uyudu. O kadar olsun artık, arada huysuzluk yapmak benim de hakkım değil mi?