17 Nisan 2010

Come to Mama ;)

Sonunda ne zamandır gitmek istediğimiz Mama'ya gittik. Öğleden sonra uyandığımda bizimkiler hazır ve nazır beni bekliyorlardı. Ben de hemen giyindim ve aşağı indik. Sürprizzzzzz! Öniz gelmiş, beni bekliyor! Arabaya atladık ve trafiğe takılmadan Mama'ya ulaştık.Ortam tam benlik; geniş, ferah... Rahatça dolaşabildim.Garson abiler benimle çok ilgilendiler. Bebek sandalyesi olduğu ve tattığım her şeyi çok beğendiğim için Mama'ya 10 puan verdim. :))

15 Nisan 2010

milliyet.com.tr'deyim!

Oyunlar hakkındaki yazımı milliyet.com.tr'de "Bebek ve Çocuk" başlığı altında gördüm. İçeriğini beğenip sitede paylaştıkları için de çok mutlu oldum. :))

Göz atmak isterseniz yazım burada.

14 Nisan 2010

Atopik dermatit olmuşum haberim yok!

2 ay kadar önce vücudumda minik pütürler oluştu. Ön tarafta göğüs altı-bez bölgesi üstü ve arka tarafta sırtımda belirdiler. Yediğim birşey dokunmuş olabilir diye çeşitli besinler menümden çıkarıldı ama durumda değişiklik olmadı. 1 yaş kontrolünde doktorum kuru ve hassas bir cilde sahip olduğum için böyle olduğunu söyledi. Anneme cildimi bol bol nemlendirmesini tembih etti -ki zaten her gün yapıyorduk- ve ekledi; "Atopik kremlerden alman lazım ama dur ilk etapta masraf çıkarmayalım sana. Her gün bebek kremleriyle bakımını yap, sonra durumu değerlendiririz. Bu arada masraflı bir kız olacak şimdiden söyleyeyim."

3 haftadır her gün yıkanıp yağlanmama rağmen durumda değişiklik yok. Bu süre zarfında annem Mustela yerine Bübchen aldı. Banyo süngerimi tenime temas ettirmeyi bırakıp duş jelini eliyle köpürtüp vücuduma sürmeye başladı. Havlularım (Chakra'nın organik ürünü) zaten yumuşacık... Hala daha değişen birşey olmayınca dermatologa gitmekte fayda olduğunu düşündü ve beni kendi cilt doktoruna götürdü. Belki bir tür egzamadır, tedavi edilmezse kötüleşir düşüncesiyle...

Doktor görür görmez "Hmmmm o kadar kuru ciltli ki; atopik dermatit (alerjik egzama) olmuş." dedi. Hoppalaaa şu yaşıma kadar sorunsuz geldim, hastalık nedir bilmem. Nereden çıktı şimdi bu? Aslında bana pek zararı yok, olan aile bütçesine olacak sadece. Annecim&Babacım, ellerinizden öperim! :))

Gelelim öğrendiklerime...

Atopik dermatit (Atopic Dermatitis) nedir?
  • Kronik, pembe-kırmızı renkli, pütürlü döküntülerdir. (Aslında kaşıntı, sulu kabarcıklar, kabuklanma da yaparmış ama bende olmadı.) Tüm vücuda yayılabilir ya da bende olduğu gibi belirli bölgelerle sınırlı kalabilir.
  • Atopi; alerjik reaksiyon göstermeye yatkın olmak demektir. Genellikle aileden gelmektedir.
  • Tıpkı bende olduğu gibi 1 yaş civarında sıklıkla görülür. Çoğunlukla 3-5 yaş arasında ya da ergenlikte geçer.
  • Kalıtım ve çevresel faktörler etkindir, bulaşıcı değildir.

Nasıl tedavi edilir?

  • Öncelikle koruyucu önlemler alınır. Cilt aşırı kuru olduğu için sabun içermeyen ürünlerle temizlik yapılmalı, çoğunlukla su kullanılmalıdır. (Yemekten sonra ağzımı su ile yıkamak, ıslak mendil ile silmemek vb.) Ilık su ile banyo, sabun içermeyen duş jelini sulandırarak vücut temizliği ve yumuşak bir havlu ile sürtmeden kurulama yapılır. Hemen nemlendirici sürülür.
  • Atopik egzamanın şiddetlenmesine neden olan alerjen maddeler (hayvan tüyü, ev tozu, polen, çeşitli gıdalar vb.) biliniyorsa bunlardan uzak durulur. Pamuklu giysiler giyilir. Yün ve halı gibi sert malzemelere sürtünmemeye dikkat edilir. Kimyasal deterjanlar, ısı değişiklikleri ve stresten uzak durulur.
  • Bioderma'nın Atoderm serisinden duş jeli ve nemlendirici alınır. Alternatif olarak Topicrem olabilir. (Fiyatları aynı baremde. Tek fark Atoderm açıldıktan sonra 6 ay, Topicrem 12 ay içerisinde bitirilmeli.)
  • Benim durumuma özel olarak pütürlü yerlere sadece 2 gün kortikosteroidli krem (Dermatop) sürülür ve sonuç doktora bildirilir.

Hem anne hem baba tarafından alerjik genleri toplamışım, yapacak birşey yok. Bundan sonra biraz daha narin bir bakım gerekecek bana. Daha kötü durumda olan bebekler varmış, çok üzüldüm. Allahtan benimki o kadar ileri seviyede değil. Bu noktada annemin iç güdülerine de hayran kaldım. Neredeyse teşhis koyup götürdü ve doktora tasdik ettirdi. "Çocuğun doktoru önce annesidir." diye bir laf vardır, çok doğruymuş. Beni okuyan annelere de hiçbir konuyu ihmal etmeyip akıllarına takılan herşeyi doktorlarına sormalarını öneririm.

PS: Burada yazdıklarımı lütfen kendim için aldığım notlar olarak düşünün. Başkasıyla ilgili teşhis ve tedavilerde kullanmayın.

13 Nisan 2010

1 yaş kudurukluğu için oyunlar

Başlığa bakıp da 1 yaşına basmadan önce oyun oynamadığımı sanmayın. Yürüyüp bağımsızlığımı ilan ettikten ve hatta koşmaya başladıktan sonra oyunlarım daha da zevkli hale geldi. Biraz da annemle başbaşa verip daha nasıl kudurabiliriz diye düşününce güzel bir oyun listesi çıktı:

1) Parka/Sokağa/Bahçeye çıkmak: Listenin başına "outdoor"u koydum çünkü beni en çok oyalayan ve en sevdiğim madde bu. Dışarıda alanım daha geniş, oradan oraya koşturup merdiven inip çıkıyorum. Kaydıraktan kayıp salıncağa biniyorum. Bütün enerjimi bu şekilde harcayabilirim. Açık havanın artılarını da unutmayalım.2) Dolap düzenlemece: Şifonyerimin çekmecelerinin yanında bir de kapaklı rafların olduğu bir bölüm var. Raftaki eşyaları yere indir, sonra tekrar rafa koy, al salona götür, sonra geri getir derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Kendi odamı düzenliyor olmak kendimi büyük gibi hissetmemi sağlıyor ve öz güvenimi artırıyor. Annem de derli-toplu bir kız olacağıma dair hayaller kuruyor.3) Sepet boşaltmaca: Annem önüme bir sepet koyuyor. İçinde bazen tanıdık oyuncaklar, bazen de ilk defa gördüğüm objeler oluyor. Hepsini teker teker boşaltıp inceliyorum. Oyuncakların/objelerin malzemeleri, dokuları, kokuları ve çıkardıkları sesler duyularımın gelişmesine yardımcı oluyor. 4) Saklambaç: İşte bir diğer favorim. Bazen salondaki koltuğun etrafında bazen de tüm evi kapsayacak şekilde oynuyoruz. Annem saklandığı yerden bana sesleniyor, sesleri takip yeteneğimi kullanarak şıp diye buluyorum.
5) Yakalamaca: Artık koşabildiğim için çılgınlar gibi yakalamaca oynayabiliyorum. Yalnız bazen karar değiştirip kaçarken kovalayabiliyorum, bizim oyunda kimin kaçıp kimin kovaladığı belli değil. Zevki de burada! :)
6) Bebeklerimi canlandırmaca: Buna yeni başladım. Ali, Ayşe ve Schumacher sanki canlıymış gibi onları yürütüyorum, arabaya bindiriyorum, eve koyup kapıyı kapatıyorum, yemek yediriyorum.7) Kule yapmaca: Objeleri üst üste koyup kule yapıp sonra yıkıyorum.8) Top oynamaca: Yürümenin en güzel yanlarından biri bu oldu. Topun peşinde koşup gol atıyorum. Henüz elime aldığımda istediğim yere fırlatmayı beceremedim ama çalışıyorum.
9) El becerileri geliştirmece: Plastik şişe kapağı ve fermuar açma-kapama işleri tamamdır, düğme ilikleme-çözme çalışmalarım devam ediyor.
10) Müzik ruhun gıdasıdır: Trompet, ksilofon, piano ve davul çalıyorum. Müzik hem ritm duygumun gelişmesine yardımcı oluyor hem de beni eğlendiriyor.11) Basit ev işlerine yardım etmece: Çamaşır asıyorum, toz alıyorum, terlikleri kaldırıyorum. Bir işe yaradığımı bilmek hoşuma gidiyor.
İlk etapta aklıma gelenler bunlar... Sizin aklınıza gelen başka oyunlar olursa lütfen paylaşın.. :)

12 Nisan 2010

Sorular... Sorular...

Öğlen yemek yedikten sonra annemle çıkıp Ihlamur Kasrı'na gittik. Hem de yürüyerek. "Bizim evin önündeki yokuştan yuvarlandık mı 5 dk. sonra orada oluruz; anne yürüyüş yapmış olur, Ela da çimlerde koşturur.." diye düşündük.

Yol üzerinde Selenium Twins'in bahçesini işgal eden dev karıncaları gördük. Ne alaka anlayamadık. Bir hikayesi vardır herhalde.. Ihlamur Kasrı'na vardığımızda bir de ne görelim??? Kocaman demir kapılar kapalı!!! "Ama ama biz o kadar yol yürüdük, ne olacak şimdi?" derken görevliler yanımıza bile gelme nezakati göstermeyip uzaktan elleriyle kapalı işareti yaptılar. Karıncalardan sonra aklımıza yeni cevapsız sorular takıldı. "Neden kapalı?", "Ne zaman açılacak?", "Neden bazı insanlar insanlıktan nasibini almıyor?" vb.

11 Nisan 2010

Hafta sonu aşıkları

Bu hafta sonu bizimkilerle aşk tazeledik. Annemle hafta içi başbaşa aşk yaşadığımız için babamla daha çok vakit geçirdik. Cumartesi evdeydik, bir ara parka gittik sadece. Sonra bütün gün oynadık. Yemeklerimi bile babam yedirdi. Buna o kadar alıştım ki, gece uyandığımda da babam gelsin istedim.

Pazar öğlen Bebek'e gittik. Gider gitmez bana bir uyku çöktü ve uyudum. Bizimkiler Starbucks'a oturmuşlar. Uyandıktan sonra temiz hava almak için parka doğru yürüdük.Ama hava bir anda döndü, sanki kış geldi. Biz de geri döndük. Dönüşte Lisya&Rubi'yi özlediğimizi fark edip kapılarını çaldık. Meğer onlar da bizi çok özlemişler, daha dün kulaklarımızı çınlatmışlar. Bu yüzden bizi görünce çok mutlu oldular. Ama Dali aynı derecede mutlu olmadı.Ona karşı beslediğim içten duygular Dali'yi biraz korkuttu. Sadece 2 kez sarılabildim kendisine...
Dali kendini odaya kapatınca biraz evi dolaştım, oyuncaklarla oynadım. Uyku saatim yaklaşırken çok huysuz oluyorum. Annem baktı ki huysuz Ela gelmek üzere, Hayret çifti ile vedalaşıp eve gittik.