05 Haziran 2010

Biraz da anneannemlerle gezeyim

Dün sabah anneannemle dedeme kavuştum. 2 aydır görüşmüyorduk, birbirimizi çok özlemişiz. Hemen sarıldım tabii... Hepbirlikte kahvaltıya oturduk. Sabah sütümü de içtikten sonra dedemle park faslına geçtik. Park dönüşü annemle oynarken baktık ki yemek saati gelmiş. Yemekten sonra günü kaybetmemek için hemen çıktık ve Bebek'e gittik. Biraz dolaştıktan sonra ben uyudum, annemler de kahve içip sohbet etmişler. Uyanınca da ikinci park faslını başlattık.
Parktan sonra epey bir zamanı sahilde oturarak geçirdik. Ama öncesinde dondurmacıya yürüyüp ellerimizi doldurduk. Bir top dondurmayı külahıyla beraber yedim ama çok çabuk eridiğini belirtmeden geçemeyeceğim.
Ben sahilde oynarken oradan geçmekte olan ikizlerden erkek olanı beni görünce heyecandan ne yapacağını şaşırdı. Annesi bile hayretler içinde bizi izledi. Kız kardeşi ise cool duruşunu korudu.
Yemek saati yaklaştığı sırada dayım da bize katıldı ve ailenin geri kalanıyla buluşmak için taksiye atladığımız gibi balıkçıya gittik. Ama önce üzerimi değiştirip park kıyafetlerinden kurtulup prenses moduna girdim. Restorana vardığımızda yemek saatim geldiği için hemen siparişimi verdim. Babam, babaannemler, halamlar ve Gülsen Teyze geldiğinde balığımın çoğunu yemiştim. Sonra herkes nöbetleşe olarak beni gezdirdi, birkaç kez Emirgan'a kadar gidip döndük. Celal Dedemle Japon bahçesini gezdik. Sonra da yepyeni BPA free biberonumu masada unutup kalktık. :((

Bugün anneannemlerin yol yorgunu olduğunu düşünerek onlara kıyak geçtim ve 8:30'da kalktım. Organik pazara gideceğimiz için bu biraz gecikmemize neden oldu ama olsun. Anneannem tezgahlardaki tüm sebze ve meyveleri bana tanıttı. Reçel yapmak için en güzel çilekleri arayıp bulduk. Aynı zamanda canlı canlı caz dinleme fırsatımız da oldu.
Pazarda hemen hemen herkeste bir puset vardı ama içleri doluydu. Bense pusetimde oturmayıp etrafta koştuğumdan bütün ilgiyi üzerime çektim. Yine herkese gülücük attım ve ilgiye karşılık vermemezlik etmedim.

Arabanın bagajını tıka basa doldurduktan sonra hediye değişimi için Cevahir'e uğradık. Anneannemle gelmeden önce anlaşmıştık, bana hiçbir şey almayacaktı. Dolabım tıka basa kıyafet dolu ve bu aralar oyuncaklar pek ilgimi çekmiyor... Anneannem dayanamamış ve eli boş gelmemiş, altlı üstlü takımlar yapmış. Birinin şortu göbekli vücut yapıma pek uygun olmadığından değiştirdik ve yerine bir sürü askılı t-shirt aldık. Geceleri çok terlediğimden + haftaya tatile çıkacağımdan bu seçimin daha kullanışlı olacağına karar verdik. Teşekkürler anneanneciğim. :)

Eve döndüğümüzde güneş parktan gitmek üzereydi. Beklerken meyvemi ve yoğurdumu yedim, sonra da babamla parka indik. Parka gitmeden günü noktalayacağımı düşünmemiştiniz, değil mi?

Akşam yemeğinde kıymalı-patatesli börek yedim ama en önemlisi ayranımı bardaktan içtim. Kıvamı suya ve süte göre daha yoğun olduğundan bardak kullanma denemelerinde ayran daha bir isabetli oldu. Bizimkiler bana alıştırma bardağı almadı, onlar gibi direkt bardağa geçeceğim. Tatilde bu işi çözerim diye düşünüyorum. Diğer konuyla ilgili ise hala bir girişimim yok!

03 Haziran 2010

Days go by...

Bu aralar günlüğümü biraz ihmal ettim, biliyorum. Gezmekten, parkta oynamaktan gündüz yazamıyorum. Akşam da haliyle yorgunluk çöküyor, uyku bastırınca gözüm hiçbir şey görmüyor. Neyse zaten son birkaç gündür benzer aktiviteleri yaptığımdan topluca yazarım şimdi.

Öncelikle havalar bir anda ısınınca neye uğradığımı şaşırdım. Sabah erken saatlerde bile parka gitmek imkansız hale geldi. Park saatlerimi değiştirip akşam üzerine, güneşin parktan gittiği saate aldık. Sıcaklar beni mahvetti! 1 gecede terden göğsüm tahriş oldu. Gece uyurken çok terlemişim. Gündüz annem cildimi kuru ve serin tutunca hafifledi. Ama sonraki gece tekrar yattığımda yine terlemiş olmalıyım ki sabah daha kötü kalktım.

Atopik ciltli olduğumdan kesinlikle terlememem gerekiyor. Biz de duruma el koyup Mustela'nın Stelatria adlı ürününü aldık. Benimki gibi atopik ciltlerin tahrişi söz konusu olduğunda kullanılmasının uygun olduğunu öğrendik. Gerçekten de ilk sürüşte ciddi bir düzelme oldu. Ertesi gün pütürler kaybolmasa da tahriş azalmıştı.

Babaannem Belek'ten döndü. Onu sevinç çığlıklarıyla karşıladım. (Ailemi çok seviyorum ve görüşmediğimiz zaman özlüyorum.) Benimle hemen hemen her gün ilgilenen, parka götüren, saatlerce yorulmayan dedemin pabucunu hemen dama attım. Babam bunun kızsal bir şey olduğunu söyledi.

Babaannem ve dedemle birlikte Kanyon'a gittik. Biraz dolaştık, biraz alışveriş yaptık. Babaannem yine dayanamadı ve bana çok güzel kıyafetler aldı. Bu yaz özellikle plajlarda fırtına gibi eseceğim, şimdiden söyleyeyim.
Kıyafet demişken sevgili Gülten'in gönderdiği hediyelere yer verme fırsatım olmamıştı. Bu vesile ile kendisine teşekkür ediyorum ve ilk fırsatta tanışmak istiyorum. Benim ve annemin doğum günlerimiz, anneler günü vb. her vesile ile bizi arayıp tebrik etme inceliğini gösterdiğinden Gülten'in çok tatlı biri olduğunu düşünüyorum. :)
Hava tam ısındı derken bir anda soğudu. Terlememin azalması cildim için iyi oldu. Parka gitmek de sıkıntı olmaktan çıktı. Artık sabah ve akşam üzeri olmak üzere günde iki kez parka gidiyorum, doya doya oynuyorum.
Gün erken ağardığından kalkış saatimi yine 7:15'e çektim. Artık yatağımda kendi kendime oynamıyorum da... Uyanır uyanmaz bizimkilere seslenmeye başlıyorum - tabii ki desibeli kademeli olarak artırarak. Komşuları rahatsız etmek istemeyen annem mecburen kalkıp geliyor, oynamaya başlıyoruz. Yarın sabah İzmir'den anneannem ve dedem gelecek. Onları çok özledim, hem gelip nöbeti alsalar da biz hasret giderirken annem uyusa... :)

31 Mayıs 2010

Montessori'ye giriş - Montessori kimdir, felsefesi nedir?

Eğitim neferi olmaya ve blog'umda Montessori'den bahsetmeye karar verdiğimi söylemiştim. İlk derse hoşgeldiniz! :)
Öncelikle Maria Montessori'yi ve felsefesini tanıyalım...

Maria Montessori kimdir?İtalya'nın "ilk kadın doktoru" olan Maria Montessori 1870 yılında doğdu. Biz bebeklerin inanılmaz bir potansiyelle dünyaya geldiklerini ve çevremizdeki yetişkinler tarafından hayatımızın ilk yıllarında doğru yönlendirilmemiz sonucu bu potansiyeli geliştirebildiğimizi fark etti. Gözlemlerini, inandıklarını ve fikirlerini hayata geçirmek için Roma'nın varoşlarında bir Casa de Bambini (Çocuk Evi) kurdu. Düzensiz, sabırsız ve öfkeli çocuklar üzerinde uyguladığı yöntemler sayesinde bu çocuklar çalışkan, nazik ve zarif bireyler haline geldiler.

Çocuklarla birlikte vakit geçirdikçe gözlemlerini daha da geliştirdi ve çocukların çeşitli gelişim evrelerinden geçtiklerini gördü. Çocukların her bir evrede kendilerine has düşünce ve davranış şekilleri geliştirdiğini ve tercihlerinin buna göre değiştiğini fark etti. Onları bağımsız davranış ve düşünceler geliştirmeye teşvik edici ortamları nasıl oluşturabileceği üzerine kafa yordu. Geliştirdiği materyallerle keşif ve öğrenme potansiyellerini artırabileceğini öngördü. Böylece çocukların özgüvenlerinin de artacağına inandı. Onlar için yarattığı serbest çalışma/öğrenme ortamı çocukların potansiyellerine katkıda bulundukça doğru yolda olduğunu anladı.

İlk Casa de Bambini dünya çapında şöhrete ulaşınca Madam Montessori de uluslararası bir saygınlık kazandı. Kariyerini -yani doktorluk mesleğini- bir kenara bırakarak tüm enerjisini okullarını yaygınlaştırmaya harcadı. 1952 yılında da aramızdan ayrıldı.

Montessori felsefesi nedir?
Çocuğun bireysel becerilerine, ilgi alanlarına ve öğrenme hızına uyan bir pedagojidir. Çocuğa kendi deneyimlerini edinmesi için fırsat tanımayı ve buna uygun ortamı hazırlamayı amaçlar. Öğrenmeyi, bağımsızlığı, bireysel zekaya dayalı yaratıcılığı teşvik eder. Böylece bağımsız, kendine güvenen, doyuma ulaşmış, başarılı ve mutlu bireyler yetiştirileceğine inanır.

Montessori eğitimi çocuk doğduğu gün ya da mümkün olduğunca erken başlar. Çocuk öğrenme sürecinde kritik dönemlerden geçer. İdeal öğrenme fırsatı sunan bu dönemlerin çoğu hayatta sadece bir kez yaşanır. Bu dönemlerde çocuk çevresinde gördüklerine büyük bir ilgi ve hevesle yaklaşır. Yeterince istifade edilebilirse bu kritik dönemler çocuğun gelişimini etkileyen fırsatlara dönüşür. Aileler ve öğretmenler bu kritik dönemleri ayırt edip uygun şekilde davrandıklarında çocuğun gelişim sürecine büyük katkıda bulunabilirler. Çocuk farkında bile olmadan yeni şeyler öğrenip yeni beceriler geliştirir. Eğer çocuk gerekli olan bilgi ve beceriyi gözlemleyemezse öğrenme şansını yitirir. Aynı yetenekleri ileriki yıllarda da edinebilir ama bunun için daha çok çalışması gerekecektir.

Montessori felsefesinin temel fikirlerinden biri "Yardım et ki, kendim yapayım"dır. Bağımsızlığın temel şartı "kendin için birşeyler yapabilmek"tir. Çocuk için bu oyun değil, büyümek için yapması gereken bir ödevdir. Aileler günlük hayat için gerekli becerileri edinmede başlıca rol modeldir. Bu yüzden dengeli, amacını bilen, dikkatli ve itinalı modeller olmaları gerekir. Çocuğa neyi nasıl yapacağının söylenmesinden ziyade gösterilmesi daha doğrudur.

Montessori felsefesinin özü "serbest çalışma"dır. Çocuk neyle, ne zaman, ne kadar süre ile ilgileneceğini kendi seçer. Faaliyet bittiğinde kullanılan malzemeleri yerine koyar. Böylece kendini disipline eder.

Comin' up next: Montessori okullarında neler oluyor?