18 Haziran 2010

Sayı kraliçesi Ela

Anneannem buradayken çok güzel 2 hafta geçirdik. Göz açıp kapatıncaya kadar ayrılık vakti geldi. Anneannem dün gece bilimum yerlerimden kokladıktan sonra gözleri dolu dolu gitti. Ben de anneannemi özlüyorum ama o beni daha çok özlüyor. Her gördüğünde daha büyümüş, birçok yeni şey öğrenmiş oluyorum. Yanımdakiler bile hızıma yetişemezken anneannem ve dedem ne yapsınlar? Şimdi sıra bizde, İzmir uçaklarında düşeş fırsat kollama zamanı geldi!
2 haftadır saltanat süren annemi duruma alıştırmak için 8:30'da uyandırdım. Bu da babam için kötü oldu; servisi kaçırdı! (Arabamız hala tamirde.) Babam hazırlanırken bizimkilerin yatağında 1'den 12'ye kadar rakamların olduğu tahta puzzle'ımla oynuyordum. Babam bazı sayıları çıkarıp elime vererek yerlerine yerleştirmemi istedi. Annem "Yok sadece 1'i biliyor Ela, yapamaz." dedi. Allah Allah sadece "Bii" diyor olabilirim ama bu diğer sayıları tanımadığım anlamına gelmiyor, hepsini doğru yerleştirdim işte! Bizimkilerin ağzı bir karış açık kaldı.

İyi de her sabah anneannemle bunu çalıştık biz, bıraktığınız yerde kaldım mı zannettiniz? :)

16 Haziran 2010

Dolmabahçe'de deniz havası

Bugün İstanbul yine çok sıcaktı. Terlememem lazım diyorum ama havalar böyle gittiği sürece imkansız. Üzerimde minimum kıyafetle dolaşsam da ter içinde kalıyorum. Böyle olunca da her fırsatta kendimi serin bir yere atmaya çalışıyorum.

Annemin biricik halası beni çok özlemiş, tabii anneannemi de özlediği için İzmir'e dönmeden görüşelim dedik. Buluşma yeri olarak Dolmabahçe'deki çay bahçesini seçtik. Deniz kenarında rüzgar püfür püfür eserken biz de laflarız diye düşündük.

Buluşma saatini beklerken anneannem kuaföre gitmişti, biz de annemle koltuğun etrafında yakalamaca oynuyorduk. Yere eğilip baktım, alttaki boşluktan annemin koltuğun arkasında olduğunu gördüm. Biliyorum, diğer taraftan dolaşıp önüme çıkarak beni şaşırtacaktı. Hemen bir cinlik düşünüp ben annemi şaşırtayım dedim. Aklıma koltuğun çevresinden dolaşmaktansa üstünden atlamak geldi. Çabuk olmalıydım, saniyelerle yarışarak koltuğa tırmandım. Diğer taraftan çıkmadığımı gören annem hemen dizlerinin üzerinde kalktı ve beni koltuğun tepesinde gördü. "Ela dur!!!" diye bağırmasıyla aşağı atlayıverdim!

Oyyy anam anam ne olduğunu anlayamadan gözlerimin önünde yıldızlar dönmeye başladı. Meğer sol gözümün üstüne yere çakılmışım. Bastım tabii yaygarayı! Annem gözümün üstüne dondurma gibi soğuk birşey koymaya çalıştı ama istemedim. Kendi kabahatim olduğu için fazla ağlamaya hakkım yok diye düşündüm. Anneme sarıldım... Neyse azıcık da olsa soğuk tatbiki işe yaradı da şişmedi. Alnım mor, bacağım çizik bir halde dolaşıyorum şimdi...

Asayiş berkemal olunca çıktık. Dolmabahçe'de taksiden indiğimizi gören dayım yardıma ihtiyacımız olduğunu düşünerek yolun karşısından bize doğru gelmek istemiş. Dayımın bugünkü programa dahil olduğundan haberim yoktu. Uzaktan kendisini görünce başka bir yere gittiğini zannedip bizimle gelsin diye heyecanla "Deyiii deyiiii" bağırdım. Meğer zaten benim yanıma geliyormuş. :) Ne bileyim işte, bir anda heyecan yaptım. Çok seviyorum dayımı...

Dolmabahçe'ye ilk defa gittim. Daha önce dayımın kombinesini almak için stada gitmiştim ama bu tarafı hiç görmemişim. Manzara çok güzeldi, denizin dibinde oturduk. Kanlıca yoğurdu varmış, "O da ne?" dememe kalmadan hoop önüme geliverdi.
Meğer pudra şekeriyle yeniyormuş. Azıcık ekşimsiydi, yedim ama çok da bayıldım diyemem. Annem çok severmiş, çocukken nasıl Kanlıca'ya gittikleri ve annemin nasıl yoğurt yediğinden konuşuldu. Her yerimin yara bere içinde olmasına üzüldüler ama şaşırmadılar. Annemin afacanlıklarını dinleyince yanında melek gibi kaldığım konusunda herkes hemfikirdi.
Büyük Halam yine eli boş gelmemiş, bana ciciler getirmiş. Çok teşekkür ederim halacığım. :)
Sabah sütümü içerken uyumuştum ama tatlı tatlı esen rüzgar uykumu getirdi. Bir saat daha uyumuşum. Saat 5'e gelirken gözlerimi açtım. Barbaros Bulvarı trafiğinde telef olmayalım diye koşa koşa eve döndük. Ve ne yaptık? Tabii ki parka gittik! :)

PS: Cicilerimi beğenenler için istikamet: LC Waikiki.

15 Haziran 2010

Beybi Zeynep'e misafirliğe gittim

Bugün herkesin bir programı vardı, annemle baş başa kalınca ne yapacağımızı bilemedik. Doğrusu bu sıcak gün evde geçmezdi. Annem "Zeynep'i bir arayalım bakalım, biz tatile çıkmadan onlar da Çeşme'ye taşınmadan görüşelim." dedi. Evdelermiş, "Hemen gelin!" dediler. Çok denk düştü, bugün gitmesek belki de Eylül'e kadar görüşemeyecektik.

Zeynep'e geçen gidişimizde çimlerle aramı düzeltmiştim. Ama o gün üzerimde eşofman vardı. Bugünse şort. Üfff sivri sivri şeyler bacaklarıma değiyor, sinir oluyorum! Bir de rüzgar esince her yerden bir hışırtı geliyor, sesin nereden geldiğini anlamak için bir oraya bir buraya bakıyorum. Bu yüzden bugün bahçeyle pek aram yoktu, kenarda taş zeminde dolaşmayı tercih ettim. Oyun oynadık, Zeynep'in odasını dağıttık, havuzu doldurup suyla oynadık, çok güzel bir gün geçirdik! :)

14 Haziran 2010

Babaannem ve dedeme kavuştum

Babaannemler 1 haftadır yurt dışındaydı. Dün gece döndüler, biz de bugün için kavuşma programı yaptık. İstinye Park'a gittik; yemek yedik, dolaştık, sohbet ettik. Babaannemden aldığım havadise göre dedem gurbet ellerde üzerime gül koklamış!!! İşte belgesi:
Beni o kadar özlemiş ki bana benzeyen Alman bir bebek bulup onunla avunmuş. Babaannem de "Eh Celal, ben de seni Ela'ya söylemez miyim?" diyerek bu fotoğrafı çekmiş. Neyseki dedemle birbirimize kavuştuk, artık başka bebeklerle ilgilenmek yok tamam mı dedeciğim? :)

2,5 saat uyuduğumdan bugün bizimkiler için çok yorucu geçmedi. (Dedem hariç çünkü uyuduğum süre boyunca dedem beni pusetimde gezdirdi.) Uyandıktan sonra her zaman olduğu gibi zaptedilmesi zor bir şekilde kendi kendime dolaşmaya başladım. Mağazalara girip çıktım, koridolarda koştum. City's'deki vukuatımdan sonra yürüyen merdivenleri inip çıkmaktan vazgeçtim. Güvenlik görevlisi abinin bana söyledikleri hala kulağımda. Parmağımı sallayarak ve "Aaaa" diyerek herkese aldığım uyarıyı anlatıyorum. Keşke daha önce beni uyarmış olsalardı da bacağımı boydan boya çizmeseydim. Zararın neresinden dönersem kardır...
Babaannem seyahat sırasında kendine hakim olmuş ve bana sadece orijinal birşey almaya çalışmış. Zaten dedem de bir sürü kıyafetim ve oyuncağım olduğunu sık sık hatırlatıp babaannemin peşini bırakmamış. Ama Disney Store'daki bu plaj cicilerini görünce "Tam Elalık, hem Türkiye'de de yok!" diyerek hemen almışlar. Plajlarda fırtına gibi eseceğimi söylemiştim, bu gidişle hortum oluşturacağım. :)