14 Ağustos 2010

Yeni hastalığım

Annemin 9 ay kadar önce alalım dediği puzzle şeklindeki oyun halısını babam geçenlerde almış. :) Şimdi en büyük eğlencem bizimkilerin çıkardığı parçaları doğru yerlere monte etmek! Bayılıyorum bulmaca çözmeye...

12 Ağustos 2010

İzmir'den davet var

Annemin bebekliğini bilen komşu, arkadaş, esnaf ve bilimum tanıdıklar beni İzmir'e çağırıyorlar. "Bir türlü göremedik güzel bebeğinizi!" diyorlarmış, haklılar... Anneannemi ve dedemi de çok özlediğimizi düşünce bir haftalığına İzmir kaçamağı yapmaya karar verdik. Önümüzdeki pazartesi yolcuyuz. Bekle bizi İzmir!

11 Ağustos 2010

Artık bez kullanmak istemiyorum

Kendi kendime cırtcırtlarını açabildiğimden beri her fırsatta bezimi çıkarıp atıyorum. Annem sabah yatakta beni çıplak buluyor! Henüz yatağımı kirletmedim merak etmeyin... :)

Öğrenmek için kritik dönemler

Montessori hakkında bilgilenmeye devam... Sıra öğrenmek için kritik dönemlerin ne olduğunda...

Çocuklar öğrenme sürecinde kritik dönemlerden geçer ve ideal öğrenme fırsatı sunan bu dönemler hayatta bir kez yaşanır. Çevredekilere büyük bir ilgi ve merakla yaklaşan çocuk içgüdüsel olarak her dönemde farklı konulara odaklanır. Belirli özellikleri almaya daha yatkın olur. Aileler ve öğretmenler çocukların kritik dönemlerini ayırt edebildikleri zaman öğrenme ve gelişim sürecinde çok daha etkili olurlar. Kritik dönemler her çocukta farklı zamanlarda başlayıp bitebilir, bu nedenle çocukları dikkatle gözlemleyip kişisel ihtiyaçlarını belirlemek gerekir.

Kritik dönemde çocuklar farkında bile olmadan yeni yetenekler geliştirip yeni şeyler öğrenir, yeteneği geliştirdiğinde de kritik dönem sona erer. Kritik dönemde yeterli derecede uyarılmaz, edinmesi gereken beceriyi gözlemlemez ya da uygulama fırsatı bulamazsa öğrenme şansını yitirir. Bu ileriki yıllarda da öğrenemeyeceği anlamına gelmez ama kendiliğinden gelişebileceği halde daha çok çalışıp çaba sarf etmesi gerekir. Özetle; doğru zamanda doğru etkileşimde bulunan çocuklar farkında bile olmadan birçok şey öğrenir.

0-6 yaş arası kritik dönemlere birkaç örnek vermek gerekirse:
Hareket gelişimi: 0-1 yaş
Dil gelişimi: 0-6 yaş
Küçük objelere hakimiyet: 1-4 yaş
Tuvalet alışkanlığı: 1,5-3 yaş
Düzenlilik: 2-4 yaş
Duyuların gelişimi: 2-6 yaş
Yazı yazma: 3-4 yaş

Comin' up next: Montessori'ye uygun ev dekorasyonu...

10 Ağustos 2010

Süt dişlerinin bakımı

İlk dişimi 8 aylıkken çıkardım. Dişlerim pirinç tanesinin yarısı kadarken de fırçalamaya başladım. Zaten bizimkilerin diş fırçaladığını görüyordum ve nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum. Annem bana da diş fırçası alınca dünyalar benim oldu.

Nasıl fırçalanacağını bilmesem de dişlerimi kaşıyor olmak çok hoşuma gitti. Her sabah kahvaltımı yapıp sütümü içtikten sonra oyun gibi dişlerimi fırçalamaya başladım. Bu ritüeli hiç bozmadım. Diş macunu kullanmadan sadece su ile fırçalıyordum. Zaten flor hapı kullanıyordum, diş macununu da yalayıp yutacağımdan ve florun fazlası zehir olduğundan uzun bir süre su ile fırçalamaya devam ettim.

Çoğu insan süt dişleri nasılsa düşecek diye doğru düzgün bakım yapmazmış. Bunu duyunca çok şaşırdım. Bebek de olsam bütün gün birçok besin maddesini çiğniyorum ve diş fırçalamaya ihtiyaç duyuyorum. Süt dişlerime iyi baktığım sürece arkadan gelecek olan kalıcı dişlerime yatırım yaptığımı biliyorum. Süt dişlerim kalıcı dişlerimi sürerken onlara rehberlik yapacak ve konuşmamın düzgün gelişmesine yardımcı olacaklar.

Süt dişleri kalıcı dişlere göre daha çok organik madde içerdiklerinden çürümeye daha yatkınlar, bu yüzden her taraftan çok iyi fırçalanmaları gerekiyor. Dişlerimi önce ben fırçalıyorum, sonra fırçayı annem alıp tekrar üzerlerinden geçiyor.

Son günlerde su ile fırçalamak yetersiz gibi gelmeye başladı. Annem Fransa'dan 1 yaşından itibaren süt dişleri için kullanılabilecek bir diş macunu almış. Markası Elmex. Flor içerdiği için flor hapını bıraktık. Annem zaten o kadar az (hatta az bile değil bit kadar) macun sürüyor ki bu gidişle 10 yaşıma kadar bu tüp bitmez! :) Tadını çok sevdim. Hemen "daha" istedim ama vermedi. Sadece bir kez macun sürme hakkım varmış. Türkiye'de Elmex yok ama en çok duyduğum Nenedent diye bir ürün var. İçinde parmak diş fırçası ile birlikte satılıyor.

Süt dişlerine yapılacak en büyük kötülük emziği bal gibi tatlı besinlere batırıp bebeğe vermek ya da gece uykusu sırasında bebeği şekerli mamalarla beslemek. Biz bunları hiç yapmadık. Ama yaptığımız kötü bir şey var; o da biberonla süt içerek uyumak. Doğduğumdan beri en sevdiğim şey emerek uyumaktı, sonra biberonla sütümü içerek uyumaya başladım. Artık biberonu bıraktığıma göre gece sütümü bardakla içtikten sonra kalkıp dişimi fırçalamam lazım. Yarından itibaren başlıyorum. Söz!

Üst azılar da patladı

Köpekler ise yolda... Dişleri tamamlayıp rahata ersem ne güzel olacak!

09 Ağustos 2010

Bayrak teslimi

Çok özledim ama hiç belli etmedim...

Babaannem ve dedem benimle çok güzel ilgilendiler. Mümkün olduğunca "anne" ve "baba" demedim ki aklım onlarda zannetmesinler. Bir de anneme söz vermiştim sorun çıkarmayacağıma ve üzmeyeceğime... "Sayılı gün çabuk geçer, ben eğlenceme bakayım." dedim ve bizimkiler gelene kadar babaannem ve dedemle olmanın keyfini çıkardım.

"Torun" olduğunuz zaman her şeyi isteme ve yaptırma hakkınız var. "Gak" deyince süt, "Guk" deyince yemek. Sabah-akşam dedemle dışarı çıktık. Hep kucak istedim ve babaannem beni hep kucağına aldı. Uzun lafın kısası bu hafta bol bol naz yaptım, sonuna kadar şımardım. "Çocuk" olduğunuz zaman anne babanızın sözünden çıkamıyorsunuz, nazınız bir yere kadar geçiyor...

Kendi adıma konuşmak gerekirse güzel vakit geçirdim. Bizimkiler de Fransa sahillerinden mutlu döndüler. Dün gece ben uyurken gelmişler, hiç duymadım. Sabah uyandığımda karşımda babamı gördüm, beni alıp odalarına götürdüğünde ise annemi. O kadar mutlu oldum ki, bir anneme baktım bir babama. Biraz öpüşüp koklaştıktan sonra kahvaltıya geçtik. Babaannem pazar sabahı nöbeti dedeme bırakıp Amerika'ya gitmişti, dedem de bu sabah bayrağı bizimkilere teslim etti.

Bugün hiç dışarı çıkmadım, çıkmayı istemedim de... Annemle aşk yaşadım. "Anne" dedim sürekli, cevap olarak "Annemm" gelince çok mutlu oldum. Öğlen uyandığımda yine "Anne" diye seslendim, annem kapıdan girince çok sevindim. Bol bol sarıldım anneme. Akşam babam gelince bu sefer "Babba" dedim, cevap olarak "Babamm" gelince dünyalar benim oldu. Bir "Anne" dedim, bir "Babba". Bir annemi öptüm, bir babamı. İkisine aynı anda sarılıp birinin kucağından diğerine atladım.

Bizimkilerin kaçamakları herkese yarıyor aslında. Onlar biraz olsun "görev insanı" olmayı bırakıp gönüllerince yaşıyorlar. Ben de beni çok seven aile büyüklerimle birlikte vakit geçiriyorum. Herkes halinden memnun... Fakat bu sefer daha gider gitmez özlemişler beni. Babam "Tamam artık bir daha Elasız bir yere gitmek yok!" demiş. Ne kadar ciddi olduklarını hep birlikte göreceğiz! :)