07 Ekim 2010

Tık Tık Tık! Sümerler evde mi?

2010-2011 Sonbahar-Kış sezonunun ilk virüsleri kapımızı çaldı. Annem biraz da mevsim geçişinin alerjisini artırmış olması sebebiyle soğuk algınlığına teslim oldu. Çeşitli destek güçler sayesinde vücuttaki kırıklık ve üşüme 2 günde atlatıldı, yarın sümüklü mendillerden de kurtuluruz diye umuyorum.

Babamda da tam tarif edemediği bazı belirtiler var ama... Ne olduğunu anlayamadık. Burnu akıyor ve kalkarken başı dönüyor. Sanırım tansiyon soslu nezle gibi bir şey bu?!?!? Bilen varsa yorum yazsın. :)

Bana gelince; annem hastayken yanından hiç ayrılmadım. "Hastalanacaksak beraber hastalanalım anneciğim." dedim. Bu durumda hesaplarıma göre yarın bende de ilk belirtilerin görülmeye başlaması gerekiyor. Annem "Hastalanmak istiyorsan hastalan bebeğim de..." dedi, "İşin ucu yine bana dokunuyor, sabaha kadar uyutmuyorsun!" Eeee ne demişler, annelik zor zanaat... :))

05 Ekim 2010

İlk Photoshop denemem

Fotoğrafla uğraşanların baş tacı olan Photoshop ajans insanı olmasından ötürü annemin hem laptop'unda hem iPhone'unda var. Ben de ne işe yaradığını anlamaya çalışmak adına arada göz atıyorum. iPhone'daki PS Express aplikasyonu çok çok temel ihtiyaçları giderebiliyor-yani benim için komplike sayılmaz. Aşağıdaki çalışmamda resmi yer yer renkli yer yer siyah beyaz bırakarak değişik bir kompozisyon yaratmayı amaçladım. Aslında bir tek eşofmanımı renkli olarak vurgulamayı düşündüm ama çok konvansiyonel geldi. Bence böyle daha güzel oldu... :)

04 Ekim 2010

Uçtu uçtu Ela uçtu

Kahvaltıdan sonra annemle üzerimize eşofmanlarımızı çekip kuşlara ekmek vermeye gittik. Havalar soğudu diye mi bilmiyorum, ortalıkta pek kuş görünmüyordu. Kulağımıza sesleri geldiği için "Biz gidince gelip yerler nasılsa..." diye düşünerek ekmekleri ufaladık.Ufalama yani minik minik yapma işine "Min min" diyorum. Yine "Min min" diyerek ekmekleri özenle kuşların yiyebileceği ölçülere getirdim.Arada ekmeğin ne kadar lezzetli bir şey olduğunu hatırlayıp kuşların mamasının bir kısmını ben yedim.Kuş besleme görevini tamamladıktan sonra markete geçtik. Tam kapıdan girmiştik ki TTNET'ten geldiklerini öğrenince koşa koşa eve döndük. Yanlış anlaşılmasın koşan ben değildim, annemdi. Ben pusetimde uçtum! Marketten eve dönüş yolunu hiç bu kadar kısa sürede kat etmemiştik. Allahtan yol yokuş aşağıydı da kendimizi bırakıverdik.

Voltaj düşüklükleri ya da elektrik kesintilerinden ötürü modemler arıza yapabiliyormuş, bizimki de bu yüzden patlamış. Şimdi ya modemi tamire götüreceğiz ya da yeni bir modem alacağız. Benim üşengeçlere iş çıktı iyi mi!!

03 Ekim 2010

Evde internet bağlantımız yok :(

Birkaç gündür internet bağlantımız olmadığı için blog'umu güncelleyemedim. Bizimkiler TTNET ile papaz oldular ama hala pozitif bir gelişme yok. Şu an başka bir bilgisayardan yazıyorum, umarım yarın bağlantı sorunumuz çözülmüş olur.

Son günlerde neler yaptım? Anneannem ve dayımla çıktığım alışveriş turlarına ara verdim. Cuma babaannem ve dedem geldiler. Birlikte yeni doğan kuzenim Ömer'i ziyaret için hastaneye, çıkışta da parka gittik. Cumartesi sabahı İzmir'den dedem geldi. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra onlar dayımın evinin son eksiklerini halletmek üzere çıktılar. Ben de annem ve babamla birlikte tekrar Ömer'i görmeye gittim. Sonra da Arda'nın birinci yaş günü partisine geçtik.

Öncelikle Ömer çok tatlı. Gittiğimizde mışıl mışıl uyuyordu. Ablası Zeynep'i de görmeyi umuyordum ama henüz gelmemişti. Zeynep'in Ömer'e nasıl yaklaşacağını hepimiz çok merak ediyoruz çünkü annesiyle birbirlerine çok düşkünken bu aşka yeni bir ortak çıkıverdi! Bakalım Zeynep bu yeni ortaklık durumunu nasıl karşılayacak?
Hastane ziyaretini uzun tutmadık çünkü çok uykum geldi ve huysuzluk yapmaya başladım. Seda biraz kendine gelsin, eve gideriz düşüncesiyle ayrıldık. Arda'nın partisine giderken yolda bir saat kestirdim.

Yaklaşık bir haftadır köpek dişlerimi çıkarmaya çalıştığım için üzerimde bir durgunluk var. Sıkıntı diyemeyeceğim çünkü negatif bir his içerisinde değilim sadece durgunum. Eskisinden daha az yemek yiyor, daha az uyuyorum. Bir de ishal değilim ama az yememe rağmen çok kaka yapıyorum. Eski halim olsa partideki ikramlara saldırırdım ama bugün çatalın ucuyla azıcık tatmayı tercih ettim. Tam gidecekken İrem'in annesindeki köftelere gözüm ilişti. "Ham yapma" oyunu bahanesiyle karnımı doyurmuş oldum.

Muzır yönüm az da olsa kendini gösterdiği anlarda komiklikler yaptım. Yemek yiyen Arda'nın ayaklarını gıdıklamak gibi... :)
Babam "17 kg nasıl taşınır?" denemesini 23 kg ile revize etti.
Eve döndükten sonra bizimkiler Lisya&Rubi'ye gittiler. Ben de sütümü içip biraz legolarla oynadıktan sonra uyudum.

Bugünü ise evde geçirdik. Annem beğenmemezlik etmeyeyim diye öğle yemeğinde köfte ve makarna kartlarını kullandı. :) İyice karnımı doyurdum. Öğleden sonra yürüyüşe çıktık. Ben pusetimde uyumuşum, bizimkiler Starbucks'ta oturup sohbet etmişler. Akşam için annem mükellef bir sofra kurmuş ama yine azıcık yedim. Uyumadan önce 3 bardak süt içtim-bu ara yine süte dadandım.

Az önce dedemi İzmir'e uğurladım, blogumu güncelledim ve şimdi de yatmaya gidiyorum. Herkese iyi geceler! :)