11 Ocak 2011

Ela the gezenti

Sabah erkenden dedem bizi almaya geldi ve Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi Maksem'deki bir fotoğraf sergisine götürdü. Burası 1. Mahmut döneminde inşa edilen ve şehre gelen suların ölçülerek dağıtımının yapıldığı bir su deposuymuş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi uzun süre atıl durumda bekleyen yapıyı restore ederek sanat galerisi haline getirmiş.Maksem'de 5-31 Ocak tarihleri arasında A.Halim Kulaksız'ın Silüetler Şehri İstanbul adlı fotoğraf sergisini gezebilirsiniz. Biz gezdik ve İstanbul'a bir kez daha aşık olduk. -Aşkınızın bir ömür boyu sürmesi için Maslak ve Bahçeşehir fotoğraflarına bakmadan geçmenizi öneririm. :)Çıkışta meydandaki güvercinlere yem attık ama bende hafiften uyku belirtileri görünmeye başladığından olayla çok ilgilenmedim. Aslında pusetten inip aralarında koşuşturmam gerekirdi.Pera Müzesi'ne doğru İstiklal Caddesi boyunca yaptığımız yürüyüş sırasında uyuyakalmışım. Müzeye girişim de şu şekilde olmuş:Bu uyku hiç hesapta yoktu. Annemin hayalinde sergileri birlikte gezip müzenin cafesinde bir şeyler atıştırmak vardı ama yapamadık. Bir bakıma iyi de oldu çünkü Lisya'ya birlikte gideceğimize söz vermiştik. Demek oluyor ki ilk fırsatta Pera Müzesi'ne tekrar gideceğiz.

Suna-İnan Kıraç Vakfı'nın 2005 yılında açtığı Pera Müzesi görülmeye değer bir yer. Annem yurt dışındaki benzerlerinden hiçbir eksiği olmadığını, son derece şık ve insana kendini iyi hissettiren bir müze olduğunu söyledi. Burada 20 Mart'a kadar görülebilecek olan iki sergi var:

- 4. ve 5. katlardaki "Çarlık Rusyası'ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu'ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri" adlı sergi kesinlikle büyüleyiciymiş. Eserler çok gerçekçi ve renk dünyaları inanılmaz zenginmiş. Uzun uzun yazmayalım ki gidip görün. (İlgilenenler için detaylar burada.)
- 3. kattaki "Gelman Koleksiyonu'ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera" sergisi bu iki sanatçının özgün stillerine ve hayat öykülerine ışık tutuyormuş. Meksika dışında çok az ülkede sergilenebilen bu özel koleksiyonu mutlaka görmelisiniz. (Detaylar için buraya bir tık.)

Sıra müzenin ilk iki katına yani Suna-İnan Kıraç Vakfı'nın koleksiyonlarına geldiğinde uyandım ama artık gitme vakti gelmişti. Babaannem beni bekliyormuş. Nasılsa tekrar geleceğimiz için bu iki katı bir dahaki gelişimize bıraktık.

Babaannem beni çok özlemiş. Bahar Teyze de oradaymış. Görünce hemen "Bahar Teyzeee!!!" diye bağırıp sarıldım. Hem de benim için köfte ve pilav hazırlamış. Hiç durur muyum? Afiyetle yedim. Bu arada Perran Teyze de geldi. Ve tabii ki yine "Ben Bahar Teyze değilim. Perran Teyze'yim." sohbeti açıldı. :)

Bizim Akmerkez'de işimiz vardı, babaannemin de doktor kontrolü. Etiler'e gidince ayrıldık. İş çıkışı Yelda da geldi. Annemler gezerken ben dedemle kayak yaptım. Ayakkabılarımın bu iş için çok müsait olduğunu keşfedince bütün öğleden sonra "dayad" yapmakla geçti.

Annem: Ela napıyorsun??
Ben: Dayiyom anneee!
Koca bir günün yorgunluğu annemin üzerine çökünce eve döndük. Babam evde yoktu; Sami Yen'deki son maça gitmiş. Biz de pencereden seyrettik ve içimizden "Keşke orada olabilseydik..." diye geçirdik.

4 yorum:

  1. Merhabalar ..
    ELA 'ya bayıldım , Ela'nın günlüğü harika olmuş çok başarılı .. Ela'nın annesi bende size teşekkür etmek istedim başarınızdan dolayı.
    Maşşallah Ela'ya :)
    sevgiler ..

    YanıtlaSil
  2. aaa bensiz mi gittinizzzz :(
    neyse gideriz yine beraber, frida sergisini kaçırmak istemiyorum ben de :)

    YanıtlaSil
  3. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. Küçük hanımı oyalamaya çalışıyoruz işte. Kendileri de mutlu görünüyor. :)) Sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. Evet tabii iyi hissettiğin bir gün sabahtan gelirsin bize, birlikte gideriz. Doğum günüme kadar vaktin var. :)

    YanıtlaSil