21 Şubat 2011

Sümer Palace'da hareketli bir pazartesi

Sabah babamı işe gönderip kahvaltı sofrasına oturduk. Şu aralar eskisi kadar çok yemiyorum. Belirli şeyleri azar azar yiyorum. Annemin yaptığı ekmeği çok sevdim ama... Ona hiç hayır yok. Öğle yemeğinde de eski performansımdan eser yoktu. Ara öğünlerde taze sıkılmış portakal suyu, meyve ve kuru yemiş alışkanlığım tam hız devam. Böylece beslenmemi ucundan çeşitlendiriyorum. Ağzımın içinde arkalara doğru bir kaşıntı var. Dört parmağımı birden ağzıma sokunca anca kaşıyabiliyorum.

Yemekten sonra saatler uyku vaktini gösterdiğinde yatağıma yatıp küt diye uyudum. Uyandığımda dayımı gördüm. "Dayı, dayı, dayı!" diye bağırarak sarıldım. İzmir'deydi, maç için gelmiş. Yarın tekrar gidiyormuş. Dedem İzmir'de yiyip çok beğenğim cevizlerden göndermiş. İsabet oldu çünkü stoklar tükenmişti. Hemen bir parti daha sipariş verdim.

Akşam Deniz ve Birsen geldiler. Paris'e taşındıklarından beri görüşememiştik. Bana Minnie'li terlik hediye ettiler. O kadar beğendim ki hala ayağımdan çıkarmadım.
Deniz'le sorunsuz oynadık. Arada tv seyrettik. Böylece anneler sohbet edebildiler.
Sonra babam geldi. Artık yemeğe otururuz diye düşünürken tekrar kapı çaldı ve iki kişi daha içeri girdi. "Bunlar da kim böyle?" dedim ama sonradan hatırladım; Seda ve Cem ile birkaç ay önce Bebek'te buluşmuştuk. Seda'nın karnı daha da büyümüş. Bebek yakında aramıza katılacak. Onu okşadım ve oyuna beklediğimi söyledim. Seda "Oğlum iki güzel kızı hissetti galiba, sürekli kıpır kıpır!" dedi. :)
Konuşacak çok şey olunca laf lafı açtıkça açmış. Saat 23 olmuş haberimiz yok. Geç olduğunu fark edince herkes bir anda ayaklandı tabii. Hatıra fotoğrafı çekmeyi kapıda (son anda) akıl ettik.
Cumartesi Seda'nın baby shower partisinde tekrar görüşmek üzere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder