14 Ocak 2011

Büyüyorum

Gün çok sakin başladı. Kahvaltı ve babamı işe uğurlama sonrası kendi kendime oyalanacak birçok aktivite buldum. Annem sabırsızlıkla beklediği günlerin yaklaşmakta olduğunu görünce çok mutlu oldu. Diyorlardı ki; ikinci doğum günümde sihirli bir el değmişcesine kendi kendime vakit geçirmeye başlayıp annemin yakasından düşecekmişim. Hatta öyle sessizlik olacakmış ki annem nerede olduğumu merak edip evde beni aramaya başlayacakmış...

Doğum günüme 2 ay kala sanırım ben de bu kıvama gelmeye başlıyorum. Aynı oyuncaklarla ve kitaplarla daha fazla vakit geçiriyorum. Konsantrasyon sürem uzadı. Kendimce oyunlar kuruyorum. Ortadan kaybolduğumu gören annem de parmak ucunda gelip odanın kapısından usulca ne yaptığımı kontrol ediyormuş ama gerçekten hiç farkında olmuyorum. Örneğin bu ev. 1 yıldır var ama sanki yeniymişcesine oynuyorum onunla. Annemi kolundan/bacağından çekiştirmeden geçen ilk gündü bugün. Tarihe geçmeli!

Öğleden sonra Yelda uğradı. Sonra da babaannem, dedem ve Bahar Teyze. Böylece sakinliğim de son buldu. Sevinçten ve şımarıklıktan ne yapacağımı şaşırdım. Olduğum yerde dört döndüm. Bahar Teyze bana oyuncak bebek almış. Adını Eluş koyduk. Halam da tütü etek ve t-shirt göndermiş. Hediyelerim için çok teşekkür ederim. :)

7:20'de uyanmış ve öğlen uyumamış bir çocuk olarak 22:30'da uyudum. Uykuya yaşıtlarım kadar ihtiyaç duymuyor olmam ilginç değil mi?

13 Ocak 2011

İyi ki doğdun Çağan

Bugün annemle Çağan'ın doğum gününü gecikmeli olarak kutlamaya karar verdik. Ama ona böyle söylemedik. 10:30 gibi Astoria'da olacağımızı, Esentepe'deki işi bittiğinde isterse görüşebileceğimizi söyledik. Tabii ki hemen kabul etti! :)

Kahvaltıdan sonra toparlanıp çıktık. Çağan gelene kadar hediyesini aldık. Starbucks'a oturmadan söylemeyecektik ama meraklı insan "Sephora'dan ne aldınız bakiyim?" diye sorunca gerçekler ortaya döküldü. :) Çağan Starbucks'a gidene kadar zor sabretti. Ben de oturur oturmaz hediyelerini verdim.
Ama sesli öpücüğümden vermedim. Bunun üzerine o da beni göbeğimden öptü.
Bu arada resimde görünen arkadaki bina Plamen'in iş yeriymiş. Annem söylediğine pişman oldu. Çünkü "PidaPida" diye tutturdum. Çalıştığı için yanına gidemezmişiz ama yerindeyse bize el sallar diye aradık. Meğer şehir dışındaymış. Ben de vazgeçtim ve "meyve fuyu" içip karamelli waffle yedim.
Saat 12 olduğunda Astoria'ya bir şeyler oldu. Burayı daha önce hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. Sanıyorum Plamen hariç etrafta çalışan herkes yemek saatinde Astoria'daydı. Kendimize zar zor yer bulup karnımızı doyurduk ve metroya atladığımız gibi Cevahir'e geçtik, almamız gereken bir hediye daha varmış.

Cevahir'de ben 2 saat kadar uyudum. Ama uyumadan önce çişimi yaptım. Burada da çocuk tuvaleti yapmışlar. (Tchibo'nun yanındaki koridora girince sağda.) Artık her AVM bu konuya el atmaya başladı. Sanırım Kanyon öncü oldu çünkü biz AVM'de çocuk tuvaleti kavramı ile ilk kez Kanyon'da tanıştık. Burası Kanyon'daki kadar şık değil ama olsun. Var mı? Var. Girmedim ama duyduğuma göre Akmerkez'de de varmış. Acaba İstinye Park'ta da var mıdır? Öğrenip haber veririm...

PS: Sesli öpücüğümü ayrılırken verdim. O kadar da kaba değilim! :)

12 Ocak 2011

Hangi oto koltuğu?

Japonya'dan Ece Bilmez sormuş: "Elacığım oto koltuğu alırken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verir misin?" :) Bizimkiler oto koltuğunu 9 aylık olduğumda aldılar. Daha doğrusu almak zorunda kaldılar çünkü Mac Laren travel system'ın ana kucağı şeklindeki oto koltuğunda daha fazla oturamaz hale gelmiştim. Çukurda ve alçaktaydım, başımın iki yanı kapalıydı. Sağa-sola dönüp etrafı seyredemediğim için sürekli kalkmaya çalıştığımdan yolculuklar çığlık çığlığa geçmeye başlamıştı. Sonuçta Britax Römer'in Duo Plus modelini almıştık, ben de burada anlatmıştım.

Bizimkilerin dikkat ettiği birkaç majör özellik vardı:
- Avrupa standartlarına uygun olması (Etikette ECE R44/04 yazmalı)
- Araca (dolayısıyla da aracın şasesine) isofix ile bağlanıyor olması (Emniyet kemeri ile bağlanmasına ek olarak)
- Güçlü bir boyun/baş desteği sağlaması
- 5 noktadan sarıp merkezi kontrol sağlayan emniyet kemeri bulunması

Tüm bu özelliklere sahip olduğu için Duo Plus'ta karar kıldık. Deneme amacıyla koltuğa oturduğumda rahat edince de daha fazla düşünmedik. Bir aksilik olmazsa 4 yaşına ya da 18 kg olana kadar bu koltuğu kullanacağım.

Tabii ki piyasada birçok marka ve model oto koltuğu var. Araca sadece emniyet kemeriyle bağlananlar, hem isofixle hem de destek ayağıyla bağlananlar, öne değil de arka koltuğa bakar biçimde monte edilenler vs. Bizimkilere sorarsanız koltuğun yukarıdaki özelliklere sahip olması yeterli. Geriye bütçeye göre alternatifler arasından seçim yapmak kalıyor. Yukarıdaki standartları sağladığı sürece Bebe Comfort, Maxi Cosi, Kraft ya da Chicco da tercih edilebilir. Bu markaları kullanan arkadaşlarım da memnunlar.

Bir de güzel haber; şu an Joker'de Römer'e özel %20 indirim var.

Herkese güvenli yolculuklar... :)

11 Ocak 2011

Ela the gezenti

Sabah erkenden dedem bizi almaya geldi ve Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi Maksem'deki bir fotoğraf sergisine götürdü. Burası 1. Mahmut döneminde inşa edilen ve şehre gelen suların ölçülerek dağıtımının yapıldığı bir su deposuymuş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi uzun süre atıl durumda bekleyen yapıyı restore ederek sanat galerisi haline getirmiş.Maksem'de 5-31 Ocak tarihleri arasında A.Halim Kulaksız'ın Silüetler Şehri İstanbul adlı fotoğraf sergisini gezebilirsiniz. Biz gezdik ve İstanbul'a bir kez daha aşık olduk. -Aşkınızın bir ömür boyu sürmesi için Maslak ve Bahçeşehir fotoğraflarına bakmadan geçmenizi öneririm. :)Çıkışta meydandaki güvercinlere yem attık ama bende hafiften uyku belirtileri görünmeye başladığından olayla çok ilgilenmedim. Aslında pusetten inip aralarında koşuşturmam gerekirdi.Pera Müzesi'ne doğru İstiklal Caddesi boyunca yaptığımız yürüyüş sırasında uyuyakalmışım. Müzeye girişim de şu şekilde olmuş:Bu uyku hiç hesapta yoktu. Annemin hayalinde sergileri birlikte gezip müzenin cafesinde bir şeyler atıştırmak vardı ama yapamadık. Bir bakıma iyi de oldu çünkü Lisya'ya birlikte gideceğimize söz vermiştik. Demek oluyor ki ilk fırsatta Pera Müzesi'ne tekrar gideceğiz.

Suna-İnan Kıraç Vakfı'nın 2005 yılında açtığı Pera Müzesi görülmeye değer bir yer. Annem yurt dışındaki benzerlerinden hiçbir eksiği olmadığını, son derece şık ve insana kendini iyi hissettiren bir müze olduğunu söyledi. Burada 20 Mart'a kadar görülebilecek olan iki sergi var:

- 4. ve 5. katlardaki "Çarlık Rusyası'ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu'ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri" adlı sergi kesinlikle büyüleyiciymiş. Eserler çok gerçekçi ve renk dünyaları inanılmaz zenginmiş. Uzun uzun yazmayalım ki gidip görün. (İlgilenenler için detaylar burada.)
- 3. kattaki "Gelman Koleksiyonu'ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera" sergisi bu iki sanatçının özgün stillerine ve hayat öykülerine ışık tutuyormuş. Meksika dışında çok az ülkede sergilenebilen bu özel koleksiyonu mutlaka görmelisiniz. (Detaylar için buraya bir tık.)

Sıra müzenin ilk iki katına yani Suna-İnan Kıraç Vakfı'nın koleksiyonlarına geldiğinde uyandım ama artık gitme vakti gelmişti. Babaannem beni bekliyormuş. Nasılsa tekrar geleceğimiz için bu iki katı bir dahaki gelişimize bıraktık.

Babaannem beni çok özlemiş. Bahar Teyze de oradaymış. Görünce hemen "Bahar Teyzeee!!!" diye bağırıp sarıldım. Hem de benim için köfte ve pilav hazırlamış. Hiç durur muyum? Afiyetle yedim. Bu arada Perran Teyze de geldi. Ve tabii ki yine "Ben Bahar Teyze değilim. Perran Teyze'yim." sohbeti açıldı. :)

Bizim Akmerkez'de işimiz vardı, babaannemin de doktor kontrolü. Etiler'e gidince ayrıldık. İş çıkışı Yelda da geldi. Annemler gezerken ben dedemle kayak yaptım. Ayakkabılarımın bu iş için çok müsait olduğunu keşfedince bütün öğleden sonra "dayad" yapmakla geçti.

Annem: Ela napıyorsun??
Ben: Dayiyom anneee!
Koca bir günün yorgunluğu annemin üzerine çökünce eve döndük. Babam evde yoktu; Sami Yen'deki son maça gitmiş. Biz de pencereden seyrettik ve içimizden "Keşke orada olabilseydik..." diye geçirdik.

10 Ocak 2011

Kargocu Noel Baba

Yılbaşı hediyelerimden bazıları kargodaydı, bugün-yarın gelirler diye beklemedeydim. İkisi de bugün geldi! Kutuları görünce "Vay canınaaa!" diye bağırdım.

Anneannem yılbaşı öncesi gözünden ameliyat olduğu için bana hediye almaya çıkamamıştı. Geçen hafta kendini iyi hissedince bana Zara'dan çok havalı ciciler alıp göndermiş. Teşekkürler anneanneciğim! :)

Bizimkiler de puzzle hastalığımı bildikleri için yeni yıl hediyesi olarak internetten başlangıç seviyesi puzzle'lar sipariş etmişler. Diset'in 2, 3, 4 ve 5 parçadan oluşan setlerini çok beğendim. Bunlardan sıkılınca hazır olsun diye sepete bir de 20 parçalık puzzle eklemişler. Bir anda 10 tane puzzle'ım oldu!
Siparişin teslim edilmesini beklerken önce dedem 25 parçalık, ertesi gün de dayım 20 parçalık Caillou puzzle'ları getirince annem "Eyvah!" demiş, "Bunları gördükten sonra Ela 2-5 parçalı olanları basit bulup oynamayacak!"

Merak etme anneciğim, ben bunları da çok beğendim. Teşekkür ederim! :)