29 Ocak 2011

Kahvaltıda misss gibi boyoz

Dün Alsancak'ta yağmura yakalandığımız sırada annem Dostlar Fırını'na Evrim'in siparişi olan boyozları almaya gitmişti. Öğleden sonra boyoz kalmadığını söyleyen fırıncı donuk vermeyi önermiş. Annem de denemek için hem Evrim'e hem bize almış.

Sabah donuk boyozları fırında 15 dakika pişirdik. Çok güzel oldu. Babam ilk kez boyoz yedi ve çok beğendi. Böylece İstanbul'daki ilk kahvaltımızı tulum peyniri ve boyozla şenlendirerek İzmir adetlerini bir gün daha yaşamış olduk.

Boyoz aslında yüzyıllar öncesine dayanan tarihi olan bir Sefarad hamurişi. İspanya'dan gelen Sefarad Yahudileri'nin yanlarında getirdiği bu güzel yiyeceğin orijinal adının bohça anlamına gelen bollos (Okunuşu: Boyos) olduğu söyleniyor. Türkler arasında "Yahudi Böreği" de denirmiş. En ünlü boyoz ustası Boyozcu Avram'mış. Öldükten sonra piyasada "Avram Usta'nın boyozları" diye satan çok fırıncı olmuş. Dediklerine göre Dostlar Fırını'nın sahibi de işi Avram Usta'dan öğrendiği için boyozları bu kadar lezzetliymiş. Ben de Evrim sayesinde bu güzel hamurişini tatmış oldum. Gerçekten çok güzelmiş. :)

28 Ocak 2011

İzmir yolcuları döndü

Geçtiğimiz hafta annemle küçük bir kaçamak yaparak anneannemle dedemi ziyarete İzmir'e gittik. Pazartesi-Cuma İzmir'deydik. iPhone ve iPad ile yazıp fotoğraf yüklemekte zorlandım. Blogumu güncelleyemediğim için de sizleri merakta bıraktım. Ama şimdi buradayımmm!

5 günü tek bir post'ta özetlemeye çalışacağım. Öncelikle anneannem ve dedem çok mutlu oldular. "İyi ki geldin Elacığım, evimiz şenlendi!" dediler. Haklılar, gittiğim yeri neşemle doldururum evelallah... :) Neşeliyim ama fotoğraf vermeme konusunda inadım sürüyor. Güzel bir tatil olmasına rağmen pek fotoğrafımız yok. Daha çok kulaklarda kalan sesim var: Gediğine oturttuğum laflar, her fırsatta teşekkür edişim, "Tamam annanee." deyişim... Saymakla bitmez. Görenlerin şöyle bir tavrı oluyor: "A a?? Konuşuyor bu?!?" Evet boyumdan beklenmeyen laflar ediyorum. Duyan gülmekten kırılıyor. İlgi çekmenin yeni bir yolunu buldum. Haha! :)

Hem evde sarmaş dolaş vakit geçirdiğimiz hem dışarıda yeni şeyler keşfettiğimiz bir tatil oldu. Dedem bana her gün nar-portakal suyu sıktı. Yatmadan önce kestane yedik. Sabahın köründe kalkıp dedemi işe uğurladıktan sonra anneannemle kahvaltı ettik. Gevrek ve tulum peyniri yedim. Bostanlı sahilinde yürüyüş yapıp Ege Park'ta annemin dayısıyla buluştuk. Kahve faslı sırasında D&R'dan kitap alışverişi yaptım. Kordon sefasını son güne bırakmıştık ama öyle bir yağmur başladı ki Alsancak'a gittiğimizle kaldık. İskelenin karşısındaki Baks'a sığındık. Dedem geldi ve bizi alıp havaalanına götürdü. Sileceklerin etkisiz kaldığı bir yağmurla İstanbul'a geri döndük.

İzmir'de en çok sevdiğim yer Tay Park oldu. Karşıyaka Belediyesi'nin Mavişehir'de kurduğu tesiste manej, pony'ler, minik bir hayvanat bahçesi ve çocuk parkı var. Miniklerle zaman geçirmek için harika bir yer. Atları ve hayvanları çok sevdim ama parka bittim. Burnum-yanaklarım kıpkırmızı, ellerim-ayaklarım buz gibi olana kadar oynadım. 2 günüm burada geçti. At binemedim çünkü salı ve çarşamba günleri otistik çocuklar için terapi günüydü. Beni İzmir'den okuyan arkadaşım varsa lütfen benim için gidip binsin. (Ücretsiz.)
Perşembe hava günlük güneşlikti. Sasalı'daki Doğal Yaşam Parkı'na gitmek için harika bir gün seçmişiz. Burası da İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bizlere kazandırdığı bir yer. Sayamayacağım kadar çok hayvan doğal ortamlarında yaşıyor. Bu park sayesinde çizgi film ve kitaplarda gördüğüm birçok hayvanı kendi ortamında canlı canlı görme fırsatı buldum. Tertemiz bir havada koşup oynadım.
Geniş yollarda gölge kovaladım. Annemle ayaklarımızı kaldırıp gölgelerimizin fotoğrafını çektik.
Bütün hayvanların fotoğrafını çekmeye kalksam yerim kalmazdı bu yüzden sadece en çok sevdiklerimi çektim.
O kadar güzel vakit geçirilebilecek bir yer yapmışlar ki, "Keşke İstanbul'da da böyle bir yer olsa..." diye düşünmeden edemedim. Hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra gezimi noktaladım. (Giriş: Tam 2,5 TL, öğrenci 0,50 TL)
İzmir'de bu soğuk havada geçirebilecek en güzel 5 günü geçirdim. Doğrusu İzmir'in yazı da kışı da başka güzel. Yazın gelişini şimdiden iple çekiyorum. :)

23 Ocak 2011

Yeni tutkum

Dün Bengü ve annem Mohini'deki mağazaları gezerken Megcos Mıknatıslı Şekiller diye bir oyuncak bulmuşlar. İkisinin de eli gitmiş ama sadece bir tane varmış. Bengü de "Bu Elacığımın olsun, nasılsa ben bir tane daha bulurum." diyerek hakkı anneme vermiş. İyi ki de vermiş çünkü çok beğendim. Sabahtan akşama kadar onunla oynadım. Ev, balık, bebek gibi birçok şekil yaptım. Elimden bırakmak istemedim. Çok sevdimmmm! (15 TL)
Akşam üzeri dayım uğradı. Ona yeni oyuncağımı gösterdim. Tabii ki hamurla da oynadık. Sonra bir ara gözüm duvardaki gölgelerimize ilişti. "Eyanın döödesi" ben yaklaşınca çıkıyor, uzaklaşınca kayboluyordu. Ben dans edince o da dans ediyor, ben durunca duruyordu. Ne kadar ilginç değil mi?