11 Şubat 2011

Bugün de Smart Play'i test ettim

Bugün annemle planımız Ultra'dan arkadaşlarıyla buluşmaktı. Buluşma yerinin Metrocity olarak belirlenmesi isabet oldu çünkü Seda orada Smart Play diye bir yer olduğunu ve doğum günü organizasyonum için değerlendirebileceğimi söylemişti. Sabah dedem mesaj atıp programım olup olmadığını sorunca bunları anlatıp isterse gelebileceğini söyledik.

Dedem 11'de gelip beni parka götürdü. Dönüşte anneme "Ela bugün ne kadar enerjik! O kadar hareketli ki yorulmak bilmedi!" dedi. Annem de kahvaltıda bir kase tahin-pekmez yediğimi söyleyince "Şimdi anlaşıldı." dedi. Üstümü değiştirip çıktık. Tahin-pekmez+ bunca hareket üzerine yolda uyuyakaldım! 12'de uyumak gibi bir adetim olmadığı için annemle dedem çok şaşırdılar. Böyle olunca annemin arkadaşlarıyla da tanışamadım.

Uyandığımda saat 15 olmuş, dedem de gitmişti. Doğruca Smart Play'e indik. Burası Astoria'daki Play Barn'dan büyük, 4. Levent'tekinden küçük. Miniklerle birebir ilgilenen ablalar yok. Anneler isterlerse içeri girebiliyorlar. Annem benimle birlikte tünellere girmedi, kendim oynayabileceğimi söyledi. Ben de öyle yaptım ve çoook eğlendim. :)
Burayla ilgili annemin bir-iki yorumu oldu. İlki hafta içi olmasına rağmen çok kalabalık olması ve 2 yaşındakilerle 12 yaşındakilerin aynı anda aynı yerde oynamasıydı. Böyle olunca ister istemez kaos oluyor. Bağıranlar, çığlık atanlar, koşanlar, birbirini ittirenler... Bu da minikler için tehlike doğuruyor. İkincisi de bangır bangır müzik çalıyor olması. Seçilen müzikler de Türkçe ve yabancı pop. Onca çocuk gürültüsüne bir de disko ortamı eklenince annemin kafası şişti. Neyseki sonlara doğru müziği kapattılar. Smart Play'de bugün 1,5 saat oynadım. Bütün kurtlarımı döktüm. Bir daha gitmek için sabırsızlanıyorum. (1 saat 16 TL, yarım saat 10 TL.)

10 Şubat 2011

Çok yoğunum çook

Öğle yemeği için Öykü ve Elçin ile sözleşmiştik. Öykü öğle arasını efektif kullanabilsin diye ona en yakın yer olan Cevahir'e gittik. Okafe'nin terasına kurulduk. Ben bazen resim yaptım, bazen etrafı dolaştım, sorunsuzca yemeğimi yedim, galonla ayran içtim, sıkıldığım anda devreye dvd player girdi. 2 saatin sonunda yüzler hala güldüğüne göre kimseyi rahatsız etmemişim diye düşünebiliriz.Elçin bana kitap almış. Ama maalesef pişti olduk. İzmir'e gittiğimde D&R'ı dolaşıp kitap aldığımı anlatmıştım. Seçtiğim kitaplardan biri de "Ding Dong Hediyeler"di. Elçin "Ah benden önce davrandığını tahmin etmeliydim Elacığım!" dedi, "Mickey'nin Klüp Evi'ni çok sevdiğini biliyordum." Annem de birlikte gidip başka bir kitap seçmeyi önerdi. Aynı seriden "Winnie'nin Dostluk Günü"nü seçtim. Bu kitaplar sesli ve pencereli olduğundan hoşuma gitti. Elçincim çok teşekkür ederim.Annemin tatlı çıtırlarından ayrıldıktan sonra kuzenim Zeynep'e gittik. Birlikte çok eğlendik. Biraz çılgınlık yapmış olabiliriz ama bizi böyle mutlu gören anneler ses çıkarmadılar. Örneğin oyuncakları alışveriş arabasına doldurup sonra boşaltmak suretiyle etrafa saçtık. Bir yandan da garip sesler çıkararak güldük.Gözüme üst raftaki Ikea Mula çekiç ve blok ilişti. Aşağı indirip Zeynep'le karşılıklı oturduk. Sırayla vurup birbirimize verdik. İkimiz de sıramızı beklerken sorun çıkarmadık. Anneler bu uyum karşısında bir kez daha gurur duydular.Sıra hamurla oynamaya geldiğinde Seda çok değişik bir şey getirdi. Adı Moon Sand'miş. Kum gibi bir malzeme. Sıkıştırınca yapışıyor. Bozunca dökülüyor. Etrafa dağılıyor olması yüzünden hamur kadar kullanışlı gelmedi bana. Sonra biraz tv seyrettik. Arada Ömer'in oyuncaklarıyla da oynadık. Eski günleri yad etmek iyi geldi. :) Bakınız: Bebek Ela.Yemek saati yaklaşınca eve dönme vakti de geldi. Ayrılırken Zeynep bana öpücük vermedi ama olsun. Bir dahaki buluşmada hesaplaşırız. ;)

09 Şubat 2011

Puzzle saati

Kahvaltıdan sonra annemle puzzle saati yaptık. Önce babaannemin dün akşam verdiği puzzle ile oynadık.
Ardından daha önce aldığımız ama blog'a koymaya fırsat bulamadığım Orchard Toys eşleştirme puzzle'ım ile vakit geçirdik. (20 TL)
Yemekten sonra dışarı çıktık. Ben pusetimde uyuyunca annem Starbucks'ta oturup kitap okumuş. Uyanınca parka geçtik. Güneş gittiği için hava serinlemişti. Çok uzun kalamadık ve market alışverişimizi yapıp eve döndük.

08 Şubat 2011

Çok mutluyummm

Bugün annemle parka gittik. 2.kata çıkıp dönen kaydıraktan kaydığım için o kadar mutluyum ki. Sürekli parka gitmek istiyorum. 2. katın basamakları demirden ve daha yüksek. Bacağımı iyice açıp trabzana tutunarak dikkatli bir şekilde çıkmam gerekiyor. Daha minicikken arkadaşımla birlikte buraya çıkmıştım. Bakıcısı da dibimizdeydi. Hırçın bir çocuk kaşla göz arasında beni ittirdi ve çok tehlikeli bir düşüş atlattım. Bu yüzden annem gücümü kazanıp kendimi koruyacak duruma gelene kadar 2.kata çıkmamı yasaklamıştı. Ama artık büyüdüm ve işte buradayım!

Cumartesi Play Barn'a gitmiştik ve aklım top havuzunda kalmıştı. Annemin sözü vardı, tekrar gidecektik. Bugün sözünü tuttu ve parktan sonra Astoria'daki Play Barn'a gittik.
Çok ama çok mutlu oldum. Çılgınlar gibi kaydım ve top topladım.
Burada ablalar eşliğinde 1 saat oynamak normalde 25 TL. 1 sene önce Rüzgar'la gitmiştik, o zaman da kampanya vardı. Hala varmış. Benim gibi topların arasında kaybolmak, minderler üzerinde zıp zıp zıplamak istiyorsanız 15 TL verip zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz.

Park ve top havuzundan sonra en sevdiğim yer olan Migros'a da gidince "Ben ne yaptım da annem bir günde bana bunca mutluluğu yaşattı?" diye sormadan edemedim. Kafama göre reyonları gezdim, almak istediklerimi aldım. Bazı ürünlerin yerleşimini beğenmediğim için tekrar düzenledim. Ve tabii ki araba şeklindeki alışveriş arabasına bindim. Dünyalar benim oldu!

İş çıkışı babamla buluşup halama gittik. Babaannem ve dedem de oradaydı. Eee bu kadar mutlu başlayan günü böyle mutlulukla bitirmeden olmaz değil mi? Halam rahat yemek yiyebileyim diye bana özel çatal-bıçak seti almış. Yemeğimi onlarla yedim. Bol bol piyano çaldım. İnce sesler duymak için pianonun sağdaki tuşlarına, kalın sesler duymak için soldaki tuşlarına basmayı öğrendim. Dolu dolu, çok güzel bir gün oldu benim için..

07 Şubat 2011

Bahardan kalma bir gün

Bugün Şubat'ın 7'si olmasına rağmen dışarıda çok tatlı bir bahar havası vardı. Biz de sabah dedemle boğaza inip Bebek'ten Rumelihisarı'na kadar yürüdük.Dönüşte de Rumelihisarı'ndan Bebek'e kadar koştuk.Sonra da Bebek Parkı'na gittik. Annemle 2 yaşından önce tek başıma ikinci kata çıkıp dönen kaydıraktan kaymamak konusunda bir anlaşmamız vardı. Doğum günüme 1,5 ay kala artık bunu yapabileceğime karar verdik. Ve tabii ki dünyalar benim oldu!Sıra kuşlara ekmek vermeye geldi.Canı ekmek çeken bir köpek yanıma geldi, ona da verdim.Canı ekmek çeken başka köpekler de oldu. Onlara da verdim.Köpeklerin ve kuşların karnını doyurduktan sonra sıra kendi karnımı doyurmaya geldi. Her zamanki gibi Kırıntı'ya gittik. Annem ne yemek istediğimi sordu. "Maynamma!" dedim. Dedem belki köfte de yerim diye köfte sipariş etti. Yemekleri beklerken biraz çiziktirdim.Her zaman kararlarımın arkasında dururum ve asla değiştirmem. Bu yüzden sadece makarna yedim, çok sevdiğim köfteyi tatmadım bile. Bir yandan makarna yiyip bir yandan çiziktirirken bir de baktım annemle dedem şaraplarını yudumlayıp sohbet ediyorlar. Güneş tatlı tatlı ısıtıyor, deniz havası almışım, ailem yanımda, keyfimiz yerinde... Daha ne isteyim ben şimdi?

Dedemle bir kez daha parka gittik. Dönüşte "Tatlı ister misin Ela?" diye sordu. Neşeyle "Evveett!" dedim ve tatlı dolabına gidip seçimimi yaptım. Yorulmuştum ve uykum gelmişti. Gözlerim kapanıyordu ama yine de tatlımı yedim.
Eve döndüğümüzde tekrar park istedim. Dedem yine götürdü. Biraz daha oynayıp yukarı çıktık ve Ladurée'den aldığımız makaronları yedik. Sadece "Offf of!" diyorum ve başka yorum yapmıyorum.

06 Şubat 2011

Karnaval havası

Bugün benim için karnaval gibiydi! Güne Kostandoflar ile Kanyon'daki Le Pain Quotidien'de kahvaltı yaparak başladık. İçeri girdiğimizde Öztezel Family'nin de orada olduğunu gördük. Ne güzel bir sürpriz! Hemen sarılıp öpüştük. Kuzenleri çok özlemişiz, "Hafta içi görüşelim." diyerek ayrıldık.

Erken kalktığım için bir şeyler atıştırdığımdan, kocaman bir bardak portakal suyu içip ceviz yiyerek masadakilere eşlik ettim. Bu yüzden birçok kez tuvalete gitmek zorunda kaldım. Normalde bu kadar çok içmem ama kendimi tutamadım işte. Sonrası feci oldu. :)Karnım tıka basa doyunca önümdeki tabağı kaldırıp resim yaptım. Yanımızda boya kalemleri bulundurmak iyi oluyor.
Kalkmaya yakın Plamen'in kucağına oturup iki bölüm Caillou patlattım. Evde hiç seyretmiyorum artık, doğrusu aklıma bile gelmiyor. Ama dışarıda canım sıkılırsa babamdan iPhone'u kapıp Youtube'u açarak Caillou'yu buluyorum. Biraz da böyle vakit geçiriyorum.
Kanyon dönüşü babam bizi eve bırakıp maça gitti. Sonra Öniz geldi. O sırada Yelda aradı, onu da çağırdık. Kız kıza sohbet, muhabbet derken iki saatin nasıl geçtiğini anlamadık. Öniz doğum günümde ne istediğimi sordu. Aklımda henüz bir şey yoktu, o da scooter önerisini getirdi. "Yuppiiii!" dedim. "Tamam o zaman, iki yaş hediyen scooter olsun. Senin için en güzel scooter'ı arayıp bulacağım." dedi. Bende de heyecanlı bekleyiş başladı!

Bu arada bir sene önce bugün Öniz'le boy cetvelimin önünde verdiğimiz pozu tekrar verdik. Öniz hiç büyümemiş ama ben çok büyümüşüm değil mi?
Bizimkilerin arkadaşlarını kendi arkadaşlarımmış gibi seviyorum. Onlarla çok iyi vakit geçiriyorum ve beni çok sevdiklerini hissediyorum. Annem hayatımda böyle tatlı insanlar olduğu için şanslı olduğumu söyledi. Görünüşe bakılırsa ben büyüdükçe birlikte daha eğlenceli vakit geçireceğiz. :)