17 Ağustos 2010

Offf İzmir çok sıcak!

Dün zorlu bir uçak yolculuğundan sonra çok ama çok sıcak olan İzmir'e iniş yaptık. Uçağa binene kadar her şey çok güzeldi. Tek zorluk iki kez kontrolden geçmek oldu. Her ikisinde de annem önce beni polis ablaya teslim etti, ardından puseti kapatıp çantalarla birlikte x-ray cihazından geçirdi, puseti alıp tekrar açtı ve beni oturttu. Valizi teslim ettikten sonra uçak saatini beklerken Garanti Zone'a çıktık. Orada biraz oyalandık ve sıkılmayayım diye uçağa en son biz bindik.

Uçak tam saatinde kalkış için hazırdı ama hem kalkış sırası beklediğimiz hem de kuş sürüleri tepemizde dolandığı için yerlerimize oturduktan sonra 20 dk. içeride bekledik. "Fazla bile oturdum!" diye düşünerek kalkıp dolaşmak istedim. Annem bana herkesin oturduğunu, uçak kalkarken dolaşmanın yasak olduğunu söyledi ama bana ne benim canım dolaşmak istiyordu.

Neyse, kemer ikaz ışıkları sönünce koridora çıktım. İzmir uçuşu o kadar kısa sürüyor ki uçağın kalmasıyla inişe geçiş anonsu yapılması bir oluyor. Koridorlar servis arabaları yüzünden tıkalıydı, dolaşamadım, dolaşamayınca daha çok sıkıldım. Annemin kucağında oturmak istemedim. Mızıldanıp durdum. Yere oturmak istedim ve oturdum. Annemin elindeki sütü döktüm. Kitaplarımı ve bebeğimi yere attım. Kısacası daracık bir alanda yapabileceğim her türlü yaramazlığı yaptım. Uçaktan indikten sonra valizimizi almaya giderken yerlerde sürüklendim, annem valizi beklerken koşarak oradan uzaklaştım. Beni yakalamasın diye daha uzaklara kaçtım. Yakaladığında da yine yerlerde süründüm. Annem beni resmen bizi karşılamaya gelen dedeme ve dayıma attı ve valizin geleceği banta geri döndü. "Alın bunu yoksa döveceğim!" dediğini duydum. Allaaahhh dayak diye bir şey olduğunu biliyordum, galiba yakında ben de tanışacağım dayakla...

Olsun, yaramazlık da yapsam yine de herkes bayılıyor ki bana! Hostes ablalar, havaalanı görevlileri-temizlik elemanları, polis ablalar-abiler ve yolcular... Hepsi beni sevmek için peşimde koştular. Dedem ve dayım beni çok özlemişler, hemen aldılar annemden. Anneannem heyecanla beni bekliyormuş evde. Kaç gündür ben geleceğim için hazırlık yapıyormuş. Ela günlük süt ister, Ela köfteyi çok sever, Ela'nın yatağı hazır olsun, "Ah Elacığım üzüm sever dedesi, üzüm de al..", "Gevrek almayı unutma!", "İlk gece balık yeriz, dil balığı al kızıma..." diye diye dedemin başının
etini yemiş. Sonunda bana kavuştular, çok da mutlu oldular! :)

Ama hava... Ah şu İzmir havası... Nasıl sıcak anlatamam! Her odada klima var, hepsi de çalışıyor. Kapattığımız anda ortam ısınıyor, oturmak-uyumak imkansız! Klimalı evde oturup, klimalı arabaya binip, klimalı bir yere gittiğiniz sürece sorun yok. Bu hafta böyle geçecek, anlaşıldı...

Hemen beni özleyen ve görmek isteyenlerle program yapmaya başladık. Bugün annemin dayısıyla buluştuk. Ege Park'a gittik. Birlikte yemek yedik. Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu, tabii ki dayım beni çoook büyümüş buldu. Birlikte alışveriş merkezinde bir tur attık. Dönüşte annemlere "Etrafında hemen hayran kitlesi oluşturuyor!" dedi. Çok güldük, gerçekten de öyle oluyor ama bu tanımlama daha önce aklımıza gelmemişti. :)
Bu arada dünyanın en güzel arabasını buldum.
Babacığım bana bu arabayı alır mısın? Bak nasıl da sevdim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder