08 Ağustos 2009

Bugün karşının kızıydım

Öğle yemeği öncesi yattığım güzellik uykumdan uyandığım zaman bizimkileri hazırlanmış bir halde buldum. Meğer uyanmamı bekliyorlarmış. Ben de hemen giyindim ve doktoruma gitmek üzere yola çıktık.

Bugün 3 aşı birden oldum: Pnömokok, rotavirüs ve karma. Popuşumda 2 delik açıldı ama çok ağlamadım. Doktorum 2 ayda 400 gr almamı bekliyormuş, ben sadece 100 gr almışım. Boyum da 5 cm uzamış. Az tartı aldığım için Kadir Amcam anneme inek sütü ile takviye yapabileceğini söyledi. 4,5 aylık olduğumdan artık formül mamalara gerek yokmuş. Stokta sütler olduğunu duyunca, "Tamam o zaman önce onları bitir, sonra inek sütüne geçersin. Tercihim soğuk ve şekersiz olarak vermen ama anne sütündeki şeker oranı %7-8 iken inek sütünde %3-4. Aradaki fark Ela'yı rahatsız ederse çok az şeker ekleyebilirsin." dedi.

Annemin işe dönme zamanı yaklaştıkça doğal olarak kafasında neyi nasıl yoluna koyacağına dair düşünceler dolaşmaya başladı. Süt yapımında annelerimizin kafasının rahat olması çok önemli. Benimkinin kafasındaki tilkiler sütümü içtiler, kaldı mı bana kala kala 40 cc?!?! Neyse ki annem durumun farkına vardı, tilkileri kovaladı. Sütüm 55 cc'ye çıktı. Hala çok az ama toparlanır inşallah. Toparlanmazsa stoklardan takviyeye devam.

8-9 saat gibi uzun gece uykuları uyuyabildiğimden ve genel olarak mutlu, huzurlu ve öğrenmeye hevesli bir bebek olduğumdan aç gezdiğimden şüphelenmek zor. Belki de boğazsız, az ile yetinen bir bebek olabilirmişim. Kadir Amcam bir ay sonra tekrar görecek beni. "1-2 aya durum anlaşılır, merak etmeyin" dedi.

Doktorumdan çıkıp Hande ve Rubi ile buluştuk. Sahile doğru yürürken Caffé Nero'ya rastladık. Hayatımda gördüğüm en büyük Caffé Nero. Bizim taraftakiler hep küçücük, daracık. Caddebostan'dakinin içi de bahçesi de çok genişti. Bahçedeki koltuklara yayıldık, saatlerce kalkmadık. Güneş batarken sahil boyunca yürüdük, deniz havası aldık. O kadar tatlı bir rüzgar esiyordu ki hemen uykuya daldım. Yürüyüş sonrası akşam yemeği için Mykonos'a gittik. Emre ve Gözde de bize katıldılar. Bizimkilerin yemeği bitince uykumu bölmemek için kalkıp eve döndük.

Bugün Hande ve Rubi'nin kucağından inmedim desem yeridir. Onları çok sevdim. Hastaneden sonra ilk defa karşılaştık ama sanki her gün berabermişiz gibi sıcak yaklaştım Kohenler'e. Oyunlar oynadık, hoppala yaptık, bir sürü fotoğraf çekildik, pusetimde beni Rubi gezdirdi, Hande anneme hiç fırsat vermedi hep o ilgilendi benimle. Bizimkiler de durumun tadını çıkardılar tabii. :) Kısacası beşimiz de halimizden çok memnunduk. O kadar ki, beni Kohenler'de görenler onların zannetti. Doğrusu 40 yıllık anne-baba gibiydiler, ellerine çok yakıştım. Bunun üzerine tek bir şey söylenebilir: En kısa zamanda minik Kohen'i bekliyoruz! :)

07 Ağustos 2009

İlk kez su içtim

3 gündür memeyle kavga ediyorum. 1 dakikada emme işini bitirip başlıyorum söylenmeye, vurmaya, ittirip mıncıklamaya. Geceleri de uykuya dalmakta zorlanıyorum. Normalde emerken baygın düşerim, yatağa konulunca uyurum ama 2 gecedir uyku tutturamıyorum. Annem de sütünün azaldığını ve beni doyuramadığını düşünmeye başladı. Buzluktaki sütlerimi tüketmeye başladım.
Doktorum "Bebeğe su teklif et, alırsa açtır, almazsa bebeğin doyuyor merak etme..." der. Annem deneme yaptı ve su dolu biberonla geldi. Aralıklarla 10 cl kadar su içtim ama çok istekli değildim. Sanki daha çok biberon emziğinin dişlerimi kaşımasından hoşlandım gibi. Yelda da bizdeydi, bana baktılar ve suya saldırmadığıma karar verdiler. Annem çok şaşırdı, hiç birşey anlamadı bu işten. Yarın doktor kontrolüm var. Ak popo kara popo belli olacak...

TBWA kızları

Dün annemin arkadaşları öğlen arası kaçamak yapıp ziyaretimize geldiler. Soldan sağa Özlem, Maral, Bahar, Elçin ve Virna. Hepsi çok tatlıydı, beni çok sevdiler. Annemle hasret giderdiler, ajanstan havadis verdiler. Zaman çabuk geçti, gelmeleriyle gitmeleri bir oldu. Bunu saymadık tekrar bekliyoruz :)

05 Ağustos 2009

Pusetimde akşam gezmesi

Annem aldığı havuçlu kek siparişini ilk fırsatta yapabilmek için elinin altında havuç bulundurmak istedi. Bunun için her zaman yaptığımız gibi güneşi kaçırıp Migros'a gitmeye karar verdik. Artık iyice ağırlaştım, kanguru ile alışveriş yapmak zorlaştı. Araba ile çıkmak ise anakucağı da olduğu için anneme daha da zor geliyor. Bugün dedik ki sadece pusetle çıkalım. Gerekli ayarlamaları yaptık, puset+ela nasıl taşınır diye denedik ve çıktık. Annem için değişen birşey olmadı. Eskiden aşağı indiğimizde beni ana kucağımda yere koyuyor, puseti kucaklayıp yola çıkarıyor, aşağı inip beni alıyor, beni yukarı çıkarıp ana kucağını pusete monte ediyordu. Şimdi puset+ela'yı (yaklaşık 15 kg) yüklenip yukarı çıkarıyor. Hala soruyor musunuz anneme, doğum sonrası kilolarını nasıl verdin diye? :)
Temiz hava, hafif de esinti olunca bana çok iyi geldi. Tabii ki uyudum... Annem uyandırdı, ben yine uyudum. Yaklaşık 5 kere. Sonunda pes etti de bir 15 dk kestirebildim. Gece geç uyumamdan korkuyordu, bir yarım saat geciktim ama yine uyudum.

04 Ağustos 2009

Bugün ilk kez "BA" dedim

Her sabah yaptığımız gibi bu sabah da babamla yatakta oynaşıyorduk. Babam beni güldürüyordu, ben de ellerimle babamın yüzünü seviyordum. İşte o sırada ağzımdan harfler dökülüverdi: "Ba".

Şimdi yapmam gereken bunu ardarda iki kez söylemek: "Ba-Ba".

03 Ağustos 2009

Tık tık tık! Orada kimse var mı?

Geçenlerde bir arkadaşı anneme yalnız olmadığını nasıl anladığını sordu. Al sana nostalji yapıp hatırasını blog'uma postlamak için bir neden daha :)

Ben sürpriz bebek değilim. Annem ve babam beni çok istemişler, yolumu dört gözle beklemişler. Tabii ki her ay dönümünde annem gibi tüm anne adayları ister istemez bir beklenti içinde oluyor. Çok da haklılar... İnsanın çok istediği birşeye kavuşmak için heyecanlı olması kadar doğal birşey yok. Her bebek ve hamilelik farklı olduğu gibi, her anne adayının da bu süreçte yaşadıkları çok farklı olacak.

Bizim annemle yaşadıklarımız annemin nefes alışında hızlanma ile başladı. 6.gün gibi hissetmiş annem bunu. Kalbi daha hızlı atıyormuş artık. Bu olay özellikle 7-9. aylar arasında tavan yaptı. Ben büyüyüp diyaframa baskı yaptıkça annem daha da zor nefes aldı. Son aylarda oturduğu yerde konuşurken sanki merdiven çıkıyormuş gibi nefes nefese kalıyordu. 48 kg ile hamile kalmıştı ve enerjisinin ikimize yetmediği ilk günden belliydi. Vitamin ve demir hapları sayesinde biraz olsun kendimize geldik.

Biraz daha büyüdükçe dünyanın kaç bucak olduğunu anneme şöyle gösterdim:
  • Bel ağrısı (Büyüdükçe ağırlaştım, yetmedi kalçasına ve siyatik sinirine vurup durdum)
  • Memelerde dolgunluk (Samanta Fox'un neler hissettiğini bir nebze olsun anlamıştır)
  • Kasıklarda ağrı (Benimle beraber rahim de büyüdüğü için kasılmalar oluyordu)
  • 4.aydan itibaren haftada +500 gr (Toplamda 13 kg)
  • Yorgunluk, yorgunluk, yorgunluk
  • Uyku ihtiyacı, uyku ihtiyacı, uyku ihtiyacı

Bizde bulantı, kusma, cilt bozuklukları, gaz, ayaklarda ve ellerde şişme gibi şikayetler olmadı. Ben de annem gibi estetik kaygısı olan biri olduğumdan annemi çirkinleştirmedim. Böylece "Bana şunu yaptın, bunu ettin" diye başımın etini yiyemez artık. Karnında basketbol topuyla geziyor gibiydi :)

Şimdi reklamlar

Dün ilk kez karpuz tattığımdan ama hiç tepki vermediğimden bahsetmiştim. Bugün vitaminimi içerken nedenini bulduk. Annem bana ilk kez birşey verirken hep reklamını yapar. (mesleki içgüdü) Tüm oyuncaklarım çok güzel, cicilerim harika, flor hapım tatlı, vitaminim ballı. "Ay Elacığım ne kadar güzel, ne tatlı değil miiii?" diye beni havaya sokmayınca seveyim mi sevmeyeyim mi bilemedim haliyle.

Sizlerin de aklında olsun; bebeklere ilk kez birşey verirken reklamını yapmak, havaya sokmak çok faydalı oluyor. İlaç mı vereceksiniz, ilk önce siz ağzınıza götürün, "Mmmm ne kadar tatlıymış" deyin. Bebeğiniz de "Vaay annem beğendiyse güzel bir şey olmalı" diye düşünerek reddetmeden içecektir. Oyuncaklar için de durum aynı, yeni bir oyuncak aldığınızda siz nasıl oynayacağımızı bize gösterin "Bak bebeğim ne kadar renkli, ne kadar güzel.." vs dedikçe bizler iyice havaya giriyoruz.

Ama sakın TV'deki reklamları seyrettirmeyin bize, bakın işte o çok zararlı...

02 Ağustos 2009

Yine dopdolu bir pazar günü

Siz güneşin kaçta doğduğunu biliyor musunuz? O saatte uyuyor olma ihtimaliniz yüksek olduğundan bilmemeniz çok normal.. Ama ben biliyorum :)

2 sabahtır annemle güneşin doğuşunu seyrediyoruz. Ben hayatımdan çok memnunum da annem sabah 04:30'da uyanmaktan pek memnun değil. Bu sabah pencereden bakarken "Elacım sokakta hiç insan görüyor musun?" diye sordu. Görmüyordum. "Peki ışığı açık olan ev var mı?" 1 tane bile yoktu, sadece sokak lambaları yanıyordu. "Sürekli bağırıp sağa sola sataşan sokak köpekleri nerede?" Valla onlar da yoktu ortalıkta. "E olmazlar tabii anneciğim..." dedi, "... çünkü herkes uyuyor şu an. Bak gökyüzü bile aydınlanmamış, biz niye uyanıyoruz ki? Gidip yatalım haydi.." Söyledikleri çok mantıklı geldi ama napayım annemle yerde yuvarlanıp çığlıklar atarak gülüşmenin saati mi olurmuş? Dün 05:30-08:30 arası uyutmadım onu. Baktı hala uyumaya niyetim yok, beni babama sepetledi. Bu sabah acıdım. Mesaisini 04:30-06:30 arası işlettim. Durun bakalım, canım isterse yarın sabah yine kaldırırım erkenden. Keyif benim, anne benim!

06:30'da yatıp 09:00'da kalktık. Vural Family ile Bebek'te buluşup kahvaltı yapacaktık, hemen hazırlanmaya başladık. Doğduğumdan beri ilk kez geç kalan biz olmadık, zafer ilk kez bizimdi! İskelenin arkasındaki kafede kahvaltı yaptık. Doruk bu hafta 1 yaşını dolduracak, artık yardımsız yürüyebiliyor. Zaten oturabiliyor diye imreniyordum, bir de yürüdüğünü görünce iyice kıl oldum. Hemen, hemen benim de yürümem, hatta koşmam lazım!!! Kahvaltıdan sonra parka gidecektik ama Doruk da ben de pusetlerimizde uyuyakaldık. Bizimkiler de Bebek Kahve'de oturup limonata içmişler. 2 aydır Doruk'un bana verdiği beşiği kullanmıyordum, geri verdik. Doruk da bana kullanmadığı oyuncaklarını verdi. Ben de oynayıp geri vereceğim. Çok ekonomik aileyiz canım :)

Doruklardan ayrılıp lalamlara doğru yola çıktık. Güçlü mangalını konuşturacaktı. Pazar akşamı bahçede mangal keyfi mi? Harika bir fikirdi doğrusu. Lalam sokakta yeni doğmuş bir kedi bulmuş, besliyordu, ben de çok sevdim onu. Benim kadar minik birşey. Leon, Gizmo, Acun ve Ilıcalı derken bir sürü ufaklıkla tanıştım bugün. Bir de ilk kez karpuzun tadına baktım. Çok değişik geldi, sevdim mi, nasıl bir tepki vermeliyim bilemedim. Büyükler hapur hupur birşeyler yiyor. Şaşkın şaşkın bakıyorum onlara. Ben şimdilik anne sütüyle besleniyorum. Ek gıdalara geçtiğim zaman ben de herşeyi yiyeceğim. Şu an sadece merak ediyorum, tatları nasıl?

Lalamlardan ayrılıp eve döndük. Arabada uyumuştum, inince uyandım. Ama çok üzmedim annemi, uyudum yine yatağıma yatınca. Hmmm sabah kaçta kalksam acaba? :))