25 Şubat 2010

Tuvalet alışkanlığı günlüğüm-3

Her sabah aynı saatte kaka yaptığımdan, uyanır uyanmaz tuvalete oturmaya devam...

Fakat gün içinde ne zaman (ve kaç kez) yapacağım hiç belli olmuyor. Bazı bebeklerin yüzünden belli oluyormuş ama ben hiç çaktırmıyorum. Zaten bu işte annem çok ısrarcı değil. Günde birkaç kez 5-6 dk. boyunca oturup bekliyoruz. Beklerken kitap okuyoruz. Denk gelir de yaparsam çılgın bir kutlama sonrası sifonu çekip kakalara "bye bye" diyoruz. Ve ardından ellerimizi yıkıyoruz. Sevdim ben bu işi! :)

Az kaldı

Yakında açarım..

24 Şubat 2010

Ameliyata hazırım

Yemek yerken önlük bağlatmadığım için üstüm başım berbat oluyor. Çare olarak annem bana bu önlüğü almış. Birazdan ameliyata girecek cerrah gibi olmamış mıyım? :)Kahvaltıdan sonra halam sabah kahvesine geldi. Yemek saatime kadar oynadık. Havalar güzelleşti, artık bol bol çıkıp gezeriz diye sözleştik.Yemekten sonra uyudum, yalnız biraz ucunu kaçırmışım. Uyandığımda saat 5'ti. Muzumu ve yoğurdumu yedikten sonra üzerine bir de ayağımı yedim.Bu arada dün yazmayı unuttum. Habertürk gazetesinden kupon biriktirip dağıtım sırası beklediğimiz Britannica Keşif Kütüphanesi'ni aldık. Çok beğendik. İçinde benim için eğitici olmakla birlikte annem ve babamla keyifli vakit geçirebileceğimiz kitaplar var. Set birkaç ay sonra daha anlam kazanacak çünkü şu an tek istediğim sayfalarını çevirmek. Piyasa değeri 179 TL'miş, biz 29 TL'lik gazete alarak sete sahip olduk. Satış fiyatını hiç bilmiyorduk, ne kadar avantajlı almışız. Promosyon tekrar başlarsa kaçırmayın derim.

Kitap konusu açılmışken, anneme tavsiye edeceği başka kitaplar olup olmadığı soruluyor. Aslında iki kitap var, yeri gelmişken yazalım.

İlki aylardır arayıp da bulamadığımız Akıllı Bebekler Akademisi. Mevcut baskısı tükenmişti, geliştirip tekrar bastıklarını öğrendik. Bu ay sonunda piyasada olacakmış. Mutlaka alın derim. Kitapta her bebek potansiyel bir dahi olarak kabul ediliyor ve güdülerek değil düşünerek gelişeceğine inanılıyor. Felsefesi insan hayatının ilk 6 yılında bir daha eline geçmeyecek bir gelişim fırsatına sahipken potansiyelini mümkün olduğunca kullandırtmaya dayanıyor. Kısaca bebeğinizin çoklu zekasını geliştirmesine önem veriyorsanız okumanızda fayda var. Hatta hamileyken okumaya başlamanız gerekiyor. Yazarların sitesi de burada.Diğeri ise Prof. Dr. Yankı Yazgan'ın Düşe Kalka Büyümek adlı kitabı. Annem YY'nın tarzını ve olaylara yaklaşımını çok beğeniyor. Bu yüzden onun kitapları annem için değerli bir referans. Önerdiği bu kitapta da anne-baba olma sanatının inceliklerini bulacaksınız.Annem yeni keşifler yapmaya ve okumaya vakit bulabilirse önerilerini yine buradan paylaşacak.

23 Şubat 2010

Ksilofon virtüözü Ela

Yağmurlu günler bittiğinden beri her gün parka gidiyorum. Güneş yoksa biraz serin oluyor ama olsun. Sıkı sıkı giyiniyorum nasılsa. Salıncak ve kaydırak faslından sonra annem ellerimden tutarak bana yürüyüş yaptırıyor. Yorulunca da soluklanmak için banka kuruluyorum.Mahallenin köpekleriyle de arkadaş oldum. Beni görünce hemen kuyruklarını sallıyorlar. Annemin dediğine göre bu beni sevdiklerinin göstergesiymiş. Oynarken onlara katılmak istiyorum ama annem izin vermiyor. Bugün de parka gidecektim ama park öncesi uğradığımız kasapta sıra beklerken uyuyakaldım. Parkı pas geçip öğleden sonra annemle Kanyon'a gittik. Sinem'le buluşup kahve içtik. Kanyon'a gitmişken alışveriş yapmadan çıkılmaz. Annem bana yeni müzik aletleri aldı. Ksilofonum ile verdiğim ilk konserimi izlemek ister misiniz? Bir de trompetim var ama henüz onu bu kadar başarılı çalamıyorum.

Midem iyice büyüdü, daha büyük biberonlar almam gerekiyor. Bir süredir yurtdışına gidecekleri kolluyorum ama hep geç haberim oluyor. "Geçen hafta Amerika'daydım.", "Yeni İtalya'dan döndüm." gibi söylemlerle karşılaşıyorum. Biberonlardaki BPA vakasını biliyorsunuz değil mi? Türkiye'de hala "BPA free" biberon satılmadığına inanamıyorum! O kadar yazıldı çizildi, stokları hala Türk bebeklerine erittiriyorlar. Gidip BPA'lı olan biberonları da almak istemiyorum. Ben de Amazon'dan alırım düşüncesiyle arama yaparken sahibinden.com'da BPA free biberon satan birine rastladım. Yeni doğacak bebeği için İngiltere'den getirtmiş. Sonradan biraz fazla sipariş ettiğinin farkına varınca, fazlalığı internet üzerinden satışa çıkarmış. Çok iyi denk düştü. Kanyon'da buluşup biberonlarımı elden teslim aldım. Daha önce bir yerde BPA free biberonların bal rengi olduğunu ve sterilize edildiğinde garip bir koku çıkardığını okumuştum. Hatta yazan kişi bu yüzden kullanmayıp atmıştı. Benimkiler bal rengi değil. Aynı Tupperware saklama kaplarımız gibi. Polietilen malzemeden üretilmiş, mavi-beyaz bir rengi var. Sterilizasyon sonrası kötü bir koku da yaymadı. Çevrenizde hamile ya da bebekli biri varsa, ona vereceğiniz en güzel hediye ülkemizde satılmayan bu BPA'sız biberonlar olacaktır. Yurtdışı ile bağlantınız varsa bu önerimi değerlendirin derim. (Tehlikeden haberdar değilseniz, eski yazımı buradan okuyabilirsiniz.)

PS: Yeni enstrümanımı beğenenler için istikamet: Imaginarium.

21 Şubat 2010

Ela'yla akşam yemeğe çıkmak OUT, gündüz IN!

Cumartesiyi evde dinlenerek geçirdik. Bir ara babam beni parka götürdü, sonra da Tibet'le squash oynamaya gitti. Akşama kadar evde sarmaş dolaş takıldık, akşam da Lisya ve Rubi ile Ortaköy Banyan'a gittik.Ortam çok ama çok sessizdi. Gittiğim en sessiz restorandı diyebilirim. Akşam yemeğe çıktığımızda arada kaynıyorum, kimseyi rahatsız etmiyorum ama burası kütüphane gibiydi. Ben de eskiden olduğu gibi uslu durmuyorum. Sürekli birşeyleri işaret edip bana verilmesini istiyorum. Pusette ya da sandalyede oturmuyorum, etrafı keşfetmek istiyorum. Beni yere bırakmadıkları için kucakta gezdirsinler istiyorum. Ve sürekli konuşuyorum. Hal böyleyken de benimle yemeğe çıkanlar pek konforlu bir gece geçirmiyor. Annem artık benimle akşam dışarı çıkmayacağını söyledi. Babam zaten istemiyordu. Anne kalesini de kaybetmiş oldum. Anlaşılan artık İstanbul geceleri ve yeni açılan mekanlarla ilgili benden pek haber alamayacaksınız. Banyan'ı "Bebekle gidilmeyecek mekanlar" listesine ekleyip ertesi güne geçiyorum.

Her pazar bizimkilere kıyak geçip 8'de kalkardım. Daha erken kalkarsam da 8-8:30'a kadar sessizce yatağımda oynardım. Bu sabah 6:40'da güne başladım. Annemle beraber... (Babama dokunmuyoruz, genellikle 11'e kadar uyumasına izin veriyoruz.)

Dışarıya çıkacağımız zaman annemin 1 saate ihtiyacı oluyor. Çantamdaki eksikleri tamamlaması, yemeğimi hazırlayıp çantama koyması, biberonlarımı yıkayıp kurutması, çamaşırları yıkayıp asması, ortalığa rötüş yapması, kendisinin giyinip makyaj yapması ve beni giydirmesi=1 saat. Bu yapılanlara ben de bizzat eşlik ediyorum. Neyi nasıl yaptığını dikkatle izleyip kafama yazıyorum ki ileride ben de yardım edebileyim.

13'te hazır olup kendimizi sokağa attık. Ardalarla Bebek Parkı'na gidecektik. Doruklar da gelecekti ama rüzgar korkutmuş onları, vazgeçmişler. Keşke gelselermiş. Hava çok güzeldi. Sabah uyumadığım için öğle uykumu biraz öne çekip 2 saat uyudum. O sırada bizimkiler sahilde oturup sonra da Kırıntı'ya geçerek (tabii ki her zamanki masamıza), uyuyor olmamdan istifade ederek yemek yemişler. Bu yüzden gündüz dışarıda yemek yiyebiliriz diye başlık attım. Uyku saatime denk getirdik mi tamamdır. Uyandıktan sonra da sakin oluyorum, kudurana kadar da biraz zaman geçiyor.Neslihan bana hediye almış. Ne zamandır söylüyordu da ürünü bulamıyordu. Bunu arabada annemin oturduğu koltuğun arkasına asacağız. İçine de yolculukta gereken malzemeleri ve oyuncaklarımı koyacağız.Bildiğiniz gibi artık ayaklarımı daha sağlam basıyorum. Yemeğimi yedikten sonra babam beni masaya koydu, birkaç dakika öylece durup etrafa baktım. Bizimkiler halime çok güldü.Kırıntı'dan kalkıp parka geçtik. Park her zamanki gibi çok kalabalıktı.Biraz da parkta vakit geçirdikten sonra BJK-GS derbisini seyretmek üzere eve döndük.

PS: Araba koltuğu arkası düzenleyici askımı beğenenler için istikamet: Imaginarium.