29 Mayıs 2010

Önce evde kahvaltı sonra atta

Sabahları normalde 07:30'u geçirmeyen ben, bu sabah 08:40'da uyandım. Bir heyecanla yataktan fırlamışım! Ardalar erkenden kahvaltıya geleceklerdi. "Yandık!" diye düşündüm. Annemin de uyuyakalmış olduğunu düşünerek hemen anneme seslendim. Neyseki annem uyanmış, kahvaltılıkları hazırlamış, çayı demlemiş. Önce Arda kahvaltısını yaptı, o sırada annem benim omletimi pişirdi. Sonra da ben yedim. Arda da yanımda bana eşlik etti.Arda'ya diş hediyelerini verdim. Haftaya tatile gidecekleri için ona plaj seti yapmış; şort mayo, kova-kürek seti ve simit almıştım. Kankim artık kendini kızgın kumlardan serin sulara atabilir. :)

Ardalar gittikten sonra annemle parka indik. Normalde parka öğlen saati gitmiyorum ama bugün güneş yoktu. Parka gelen köpeklerle arkadaş olmak istiyorum ama onlar benden kaçıyor. Bugün gelen Rottweiler'a da hemen yanaştım. A a!? Benden kaçmadı, aksine baktım üstüme üstüme koşuyor. Annem beni kucaklamasa birlikte ne güzel alt alta üst üste çimlerde yuvarlanacaktık. Olmadı! Babam squash dönüşü bize katıldı. Yelda ve Tibet Abracadabra'ya kahvaltıya gitmeyi önermişler. Saatler bizim için öğle yemeğini gösteriyordu, orada yeriz düşüncesiyle OK dedik.

Arnavutköy'e gidene kadar yolda uyumuşum. Arabadan inerken uyandım. Abracadabra'da babam dönmeyen döner annem de bonfileli makarna yedi. İkisinden de otlandım ama annem esas makarnayı benim için söylemişti. Keşke garson bebeğe uygun bir yemek olmadığı konusunda bizi uyarsaymış. Sebzeli, baharatlı, soya soslu (dolayısıyla aşırı tuzlu) bir yemek geldi. Benim için farketmez, yerim, yedim de... Böylece babamın her ama her yemeğe eklediği soya sosuyla tanışmış oldum. Mekan daracık, cadde üstü, alttan sular geçiyor, yemekler alengirli. Kısacası pek benlik değilmiş. Tibetcim, bir dahaki sefere beni başka bir yere götür olur mu? :)

Yerim dar olduğundan hareket kabiliyetim de kısıtlıydı. Biz de annemle sahilde yürüdük. Balık tutan amcaları seyrettik. Manzara çok güzeldi.Abracadabra'dan kalkıp İstinye Park'a geçtik. Uykum yarım kaldığından annem gezerken uyuyacağımı böylece kızlar mağaza dolaşırken, erkeklerin birşeyler içebileceğini düşünmüştü. Tabii ki yine planına uymadım. O 30 dk.lık kestirme bana yetti. Uyumadığım gibi bizimkilere hiç rahat vermedim. Sürekli mızmızlandım. Ama ne yapayım beni pusetten indirsinler istiyorum, kendim gezeyim istiyorum. Annem izin vermiyor! Artık rüşvet midir nedir bilmiyorum, annem bana dondurma aldı. Muzlu-karamelliyi çok beğendim. Ve tabii ki bana yedirmesine izin vermedim, kendim yedim.
Taşkınlıklarım annemi deliye çevirince dönmeye karar verdik. Evde biraz daha sakindim. Kısa bir süre kendi kendime oynadım, bizimkiler de dinlendiler. Akşam yemeğinde köfte-makarna olduğunu duyunca sevinçten zıpladım. Anneme mutfakta yardım etmeye bayılıyorum. Beni bazen tezgaha oturtuyor ama sağa sola dadanınca "anneme yardım hakkımı" kaybediyorum, hemen yere indiriyor. Geçen gün sebzeli sulu köftenin sebzelerini annem doğradıkça ben tencereye atmıştım. Ne de güzel olmuştu... Çok sevdim ben bu aşçı yamaklığı işini! :)

28 Mayıs 2010

Kedi peşinde koşayım derken başıma neler geldi

Çimlere karşı beslediğim kıllık hissi geri döndü!

Yokuş aşağı inerken kapaklandım. Çimlere değmeyeceğim derken garip bir düşüş oldu... :)

27 Mayıs 2010

Felekten bir gün

Bu sabah dedem değişiklik yaparak erken geldi ve beni parka o götürdü. Klasik sabah maratonumu dedemle tamamlayıp eve döndüğümüzde meyvemi yedim. Ardından son fotoğraflarımı çerçeveletmek ve babaannemle buluşmak için Cevahir'e gittik. Annem çok istediği matkap ve vidalama setini aldı, ben de Zara'ya yeni gelen birşeyler var mı diye baktım. Anneme hitap eden mağazaları gezerken kıyafetlere bakmakta zorlanıyorum ama burada çok rahatım. Askılar boyumun hizasında olduğundan rahatlıkla bakabiliyorum.Birkaç parça beğenip anneme gösterdim, o da beğenince aldım. Sadece aşırı taşlanmış kot etek seçtiğim için beni kınadı. Ben de hemen yerine koydum. Babaannem bana Hello Kitty'li bir bikini aldı. Tabii ki sadece alt. Yalnız dedem bikiniyi bu göbekle nasıl giyeceğimi kafasında pek canlandıramadı. Evet biraz göbeğim olabilir.. Ne yani göbeğim var diye bikini giyemeyecek miyim?

Defalarca merdiven inip çıktım, koridorlarda koşturdum, yine de uyumamak için inat ettim. Ama sonunda dayanamayıp yorgun düştüm. Uyandığımda metrodaydık. Bıdı bıdı anons edip beni uyandırdılar. Bir de baktım Metrocity'ye gidiyoruz. Babaannem dedeme şort alacakmış...

Tabii ki önce Joker'e uğradık. Birkaç tur oyuncaklara bindim. Sonra Ardacığım'a diş çıkarma hediyesi aldım.Sonra yine koşturmaya başladım. Yoruldukça babaannem beni kucağına aldı. Babaannemle o kadar çok aşk yaşadık ki dedeme fırsat kalmadı. Ve sanırım aşkımızı biraz kıskandı.. :))

Annem yine düşeş birşeyler yakaladı. Aldıkça aldık, zaten pusete binmiyorum baktım aldıklarımızla dolmuş taşmış! Neyse o da işe yaramış oldu böylece. Babamdan gelen işaretle kapıya çıktık ve arabaya atladığımız gibi Cihangir'e gittik. Savoy Balık'ta halamlarla buluştuk. Öğlen balık yemiştim, akşam menümde de balık olunca babam garipsedi. Unuttun galiba babacığım, ben yarı İzmirliyim!

Balıkları beklerken dedem beni babaannemden kaptığı gibi parka götürdü. Döndüğümde muhteşem bir balık beni bekliyordu, hemen mideye indirdim. Bu sefer sofrada turşu yoktu ama olsun. Tatlı olarak parfe vardı, "istemem koy yan cebime" taktiği ile dedemin parfesine dadandım. Artık bende yiyecek hal kalmayınca geceyi mide fesatı geçirmeden noktalamaya karar verdik.

Babacığım beni daha sık balıkçıya götürür müsün?

26 Mayıs 2010

Göbek adım adrenalin

Birazdan izleyeceğiniz videoda bendeniz cesur Ela Sümer'i tırmanmaması gereken bir yere tırmanırken göreceksiniz. Yapmamam gerektiğini biliyorum ama sınırlarımın ne olduğunu onları zorlayarak öğreneceğim, değil mi?

Bu arada söylediklerimin Türkçesi şöyle:

- Dur anne panik yapma! Bak kendim çıkabiliyorum!

- Yok yok gelmene gerek yok...

- Baaak çıktım bile, artık ellerimi yıkayabilirim!

- Ama önce biraz dans! Hop hop hooop!

25 Mayıs 2010

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır

Bu da benimki:

Bugün ilk defa yoğurdumu kendim yedim. Aslında daha önce de yerdim de annemi kaşık kullanabildiğim konusunda ikna edememiştim. Hiç dökmeden yediğimi görünce inanılmaz şaşırdı. Baka baka öğrenmişim işte! :)

23 Mayıs 2010

Tuvalet alışkanlığı günlüğüm-6

Yürümeye başladıktan sonra tuvalete koşmak benim için zevkli bir oyun oldu. "Dadda dadda!" diyerek heyecanla tuvalete koşuyorum. Çoğu zaman yanlış alarm olsa da bu oyun ve tuvalette kitap okumak hoşuma gidiyor. Burada yazdığım "İlk Sözcük Kitabım" sayesinde tuvalette geçirdiğim dakikalar eğlenceli oluyor. :)

Bir dahaki sefere hapşırırken ağzımın dolu olmamasına dikkat etmeliyim