22 Ocak 2011

Ela atlı karıncada

Dün akşam üzeri babaannem ve Bahar Teyze geldiler. Sonra da Cemal Amca. Birlikte oyun oynadık ve yemek yedik. Yemekten sonra annem bu gece dışarıda olacaklarını ve ben uyuduktan sonra geleceklerini söyledi. "Tamam anne." dedim ve oyuna devam ettim.

Sabah uyandığımda "Ela uyannı baba!" diye babama seslendim. Artık gece tuvalete gitmek istediğimde de babama sesleniyorum çünkü daha çok o geliyor. Çiş yapıp su içtikten sonra biraz sohbet edip tekrar uyuyorum. Bu süreç annemin bir daha uyuyamamasına sebep oluyor, babamsa kaldığı yerden uykuya devam ediyor. Bu yüzden annem gece nöbetlerini babama pasladı gibi bir durum oldu. :)

Babaannem ve Bahar Teyze bizde kalmışlar. Sabah neşeme onlar da uyandılar. Bizimle güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra gittiler. Ben de biraz oynayıp öğle uykusuna yattım.

Uyanınca hazırlanıp çıktık. Mohini'ye gittik ve Rüzgar'la buluştuk. Önceki gidişimizde de boştu, artık iyice sinek avlar hale gelmiş. Toparlar demiştim ama toparlayamamış. Mağazalarda bir boşaltma durumu vardı sanki... Biraz araştırınca Mohini'nin 2 aya kapanacağını öğrendik. O anda kafamda ampul yandı. Geçenlerde bir ofis hakkında taşınma konusu geçmişti. Etiler'de Mc Donalds'ın arkasında bir yere taşınacakları üzerine... Nereye taşınacaklarını tahmin etmek güç olmadı! :) Henüz 'confidential' olduğu için daha fazla ayrıntıya girmiyorum.

Yine boş koridolarda koştuk, boş mağazaları gezdik, kimsenin oynamadığı oyuncaklarla oynadık.
Wii köşeleri hala vardı ama Wii'ler çalışmıyordu.
Alt kata parti alanına indik. İlk defa atlı karıncaya bindim.
Ve çok sevdim! :) Tavşanıma sıkı sıkı sarıldım.
Sonra da sincapa bindim. Bu daha rahattı...
Mohini'nin kalabalık olmaması güzel ama kapanıyor olması da kötü olmuş. :(

Yemeğe Nusr-et'e gideriz diye düşünmüştük ama sonra bize geçmenin daha iyi olacağına karar verdik. Eve kebap söyledik, siparişler gelene kadar Rüzgar'ın babaannesinin yaptığı köfteleri yedik.

Uyku saatine kadar bilimum oyuncaklarla ve iPad'le vakit geçirdik. Gözler kapanmaya başlayınca misafirlerimizi uğurladık. Sütümü içip hemen uyudum. Bu gecelik duşu pas geçtik...

21 Ocak 2011

Tenise başladım

Dedem bugün Forum'a gidip Decathlon'u gezmiş. Ve tabii ki ba-yıl-mış! Aslında dedem gibi spor tutkunu biri için geç bir keşif olmuş. Hiç gitmediğini bilseydim elinden tutar ben götürürdüm. Nasıl da düşünemedim?

Decathlon kocamaaan bir mağaza. Sporla azıcık bile ilgileniyor olsanız içeride 2 saatten az zaman geçirmeniz mümkün değil. Fitness, doğa sporları, su sporları, grup sporları... Aklınıza gelebilecek her türlü spor için ekipman mevcut. Fiyatlar da çok uygun. Gitmediyseniz yakın bir zamanda uğrayın derim.

Dedemin Decathlon keşfi sayesinde ben de bugün tenisle tanıştım. Kendi için alışveriş yaparken beni de ihmal etmeyerek bana Artengo'nun tenise başlangıç setini almış. Sete buradan göz atabilirsiniz. Tabii ki heyecanla çantayı açıp içinden raketleri ve topu çıkardım. Dedem hemen ilk dersi verdi.
Topu raketin üzerinde zıplatmam lazımmış. Ne kadar eğlenceli! :)
Hemen bağımsız birkaç deneme yaptım ama zor işmiş.
Ben de raketi bırakıp topu duvara fırlattıktan sonra gittiği yerden almak suretiyle başka bir oyun buldum. :)

Ailede herkesin benimle birlikte yapmayı hayal ettiği bir hobi var. Dedem söz konusu olduğunda bu hobi tenis oluyor. Ben de elime koluma daha fazla hakim olup dedemle tenis oynayacağım günlerin hayalini kuruyorum... :)

20 Ocak 2011

Bebek Muğrabi için hazırlıklar başladı

Bugün Edna ve Mete'nin mayıs sonunda doğacak olan minik kızlarının "bebek giyimlerinin hazırlanması törenine" (Kortadura de Faşadura) davetliydik. Hediyemiz hazırdı, öğle yemeğimi yedim ve çıkıp BigChef's'e gittik.

Faşadura Türkiye'de yaşayan Sefarad Yahudileri'nin sürdürdüğü bir gelenek. Hamileliğin 5. veya 7. ayında, Pazartesi veya Perşembe günleri bebeğe ilk hediyelerin gelmesi ve bebek alışverişinin başlaması için davet veriliyor. Masaya konan bir parça kumaş annesi-babası hayatta olan bir hanım tarafından makasla kesilip dualar ediliyor ve üzerine şeker, pirinç, para vs. atılıyor. Böylece doğacak bebeğin mutlu, bereketli ve uzun bir ömür geçirmesi temenni ediliyor. Kumaş kesildikten sonra davetliler kurulan tatlı sofrasında yiyip içiyor. Bol bol öpüşülüp fotoğraf çekiliyor. Bebek doğduğu anda da bu kesilen kumaşa sarılıyor. Kısaca çok çok pozitif bir ortamı olan, herkesin bol bol gülümsediği ve anne adayını sevgiyle sarıp sarmaladığı bir tören. İyi ki gitmişim! :)

Aslında törenin ilk 1,5 saatinde uyudum. Alkışlarla kesilen pastaya uyandım ve tabii ki hemen tatlı büfesine ziyarette bulundum. Hemen hepsinden tattım ama tercihimi çileklerden yana kullandım. Özellikle çikolataya bandırılmış olanlara bayıldımmmm! Annemin dediğine göre tatlıdan önce açık büfede ikram edilenler de çok lezzetliymiş.

Edna çok güzelleşmiş. (Maşallah) Annem biraz daha güzelleşirse Mete'nin sürekli bebek isteyeceğinden korktuğunu söyledi. :) Kız bebek annenin güzelliğini alır derler ama bence Edna'nın güzelliğine güzellik katmış. Mete de "Gördün mü Ela grubu bozmadık, size arkadaş yaptık." diye takıldı bana. Gerçekten çok iyi oldu çünkü herkes erkek doğuruyor. Vanessa ve bana yeni arkadaşlar lazım, değil mi?

Günün anlam ve önemini anlatan fazla fotoğraf yok çünkü fotoğraf verme konusunda pek hevesli değildim. Bakın ne kadar suratsızdım:
Çok güzel bir adetmiş bu faşadura. Yakında çok sevdiğim başka birinin faşadurası var. Bilin bakalım kimin? :))

19 Ocak 2011

Biraz da astroloji

Bir süre önce karşıma çıkan bir siteye bilgilerimi girerek doğum haritamı çıkartmıştım. Blog'umda yer verene kadar biraz zaman geçti ama olsun. Bakın yıldızlar benim hakkımda neler fısıldıyor?

Öncelikle doğum tarihim olan 20 Mart birçok yerde balık burcu olarak geçse de koç burcuna dahil edenler de var. Baktığım siteye göre de doğduğum gün güneş koç burcunda. Görüyor musunuz nasıl arada kaldığımı? Ben şimdi soranlara ne diyeceğim??

Güneş koç burcunda olduğu için karakter özelliklerim de şöyle: Koç burçları etkileyici, cesur, orijinal, bağımsız ve sabırsız olabilirler. Koç burçlarının enerjileri yine kendilerine yönlendirilmiş durumda ve böylelikle istediklerine erişebilecekler. Hiç fena değil... Balıktan iyidir! :)

Ay oğlak burcunda: Duygular çok derinlerdedir. Soğuk ve donuk görünüşlüdür. İnsanlarla daima mesafeli, ölçülü ve ciddidir. Kimse ile çok samimi olma sınırına gelmek istemez. Sorumluluk almak ister. Böylece kendine güven duyar. Kendi amaçları uğruna pek çok kişiyi feda edebilir. Acımasız davranabilir. İnsanların incinebileceklerini dikkate almaz. Başkaları üstünde baskı kurarlar. Katı bir önder olur, ama kesin başarılıdır. Kimseye güvenmezler. İşte bu çok ilginç çünkü bunlar benden çok annemi anlatıyor. Hemen annemin doğum haritasına baktık. Bingo! Onda da ay oğlak burcunda. Bakalım büyüdükçe böyle mi olacağım yoksa şimdiki gibi şirinlik muskası olarak mı kalacağım?

Merkür balık burcunda: Çalışma isteğiniz/tutkunuz yok; sabır, güç, sorumluluk gerektiren işlerden de kaçabiliyorsunuz. Sizden mühendis veya tekniker yerine iyi bir şair, müzisyen olur. Ders çalışmak, kitap kurcalamak size göre olmayabilir fakat bir konuya cidden ilgi duyuyorsanız bilgiyi adeta sünger gibi emebilirsiniz. Çevrenize karşı oldukça duyarlısınız hatta bu konuda dikkatli olmalı, bulunduğunuz çevreleri iyi seçmelisiniz. Resim, müzik, tiyatro veya edebiyat gibi konulara yatkın ve ilgili olabilirsiniz. Hayal gücünüz oldukça kuvvetli olabilir çünkü soyut düşünebiliyorsunuz. Gerçekleri çok ciddiye almıyorsunuz ve mantığınız yerine içgüdülerinizi takip etmeyi tercih edebiliyorsunuz. İçgüdüleriniz oldukça kuvvetli ve size söylemeseler bile başkalarının ne hissettiğini çok net sezebiliyorsunuz. Sezgileriniz o kadar kuvvetli ki bir olay ya da kişi hakkında bilgi sahibi olmasanız bile geliştirdiğiniz fikirler ve yorumlar çoğu zaman doğru çıkıyor. Zihninizi olumlu bir biçimde meşgul etmeye odaklanmalısınız çünkü ne zaman hayallere dalacağınız hiç belli olmuyor. Burada yazanlar çok tanıdık. Balık burcu olduğumu düşündüğüm için bu özellikleri biliyordum. Çalışma isteğim olmaması, hatta tembel olmam ilginç çünkü şu an çok gayretli ve her işini kendi halleden bir yapım var...

Venüs koç burcunda: İstediğinizi elde eden bir yapıya sahipsiniz. Fakat problem istediğinizi elde ettiğiniz zaman çok çabuk sıkılabilirsiniz. Sizin için kovalamanın, takibin heyecanı ele geçirmekten daha önemli. Her zaman fethedilecek yeni yerler ve hedefler var ve siz bunların peşinden gidersiniz. İlişkilerinizde sizi domine edecek ve kendi isteklerini sizin istekleriniz yerine gerçekleştirmeyi tercih edecek partnerleri tercih edebilirsiniz. Houston, we have a problem here! Beni domine etmek mi? Annemde de venüs koç burcundaymış ama hiiiç böyle biri değildir, inşallah ben de olmam.

Mars balık burcunda: Zirvede olmak, en iyisi olmak veya bir numara olmak sizin için çok bir şey ifade etmiyor, siz daha çok yardımcı rolleri oynamaktan hoşlanıyorsunuz. Kendiniz için gerçekçi ve kesin hedefler koymakta oldukça zorlanabilirsiniz. Hayattan ne istediğinizi pek bilmiyorsunuz fakat içten içe aslında bir manevi amaç bulmanız gerektiğinin de farkındasınız. Off şu balık yine çıktı karşıma! Hayal kurmak yerine harekete geç Ela!

Saturn başak burcunda: Çalışmak, hizmet etmek için var olmuştur. Çok kuruntulu, endişeli, kuşkuludur. Titiz ve planlıdır. Sağlık, temizlik işlerine çok önem verir. İlim öğrenmeğe önem verir. Aynı zamanda iyi bir eleştirmen olur. Parayı dikkatli kullanır. Bir kenarda parası olması ona güven verir. Herkesle hemen arkadaş olmaz. Ciddiyete ve mesafeli olmaya dikkat eder. Hoppalaa! Hani Merkür balıkta olduğu için tembeldim?

Bu doğum haritası ne garip bir şeymiş. Her şey çorba oldu! Gezegenlerin evlerdeki ve birbirleriyle olan konumları da işin içine girince iyice karıştı durum. Fazla takılmamak lazım diyor ama yine de gökyüzü benim için ne fısıldıyor diye merak ediyorsanız http://dogumharitasi.astroloji.org sitesine doğum günü ve saatinizle ilgili bilgileri girerek doğum haritanızı çıkartabilirsiniz.

18 Ocak 2011

Kış güneşi

Kahvaltıdan sonra parıldayan güneşin cazibesine kapılıp parka gittik. Güneş güzel ama hava soğuktu. Annemle oynayıp etraftaki kedi ve köpeklerle konuştuk. Güneşin altında sere serpe yatıyorlardı. İçlerinden biri büyük bir cesaret göstererek karga peşine düştü ve ağacın en üst dallarına kadar tırmandı. Kargalar çok haşin yaratıklar, "Diddat et miyav!" dedim. Kafasına yiyeceği ilk gaga ile kendini yerde bulacaktı çünkü.Tahtırevallinin demirine dokunduğumda çok soğuk olduğunu gördüm. "Çod soğuk! Hemen ev anne!" dedim. Annem de "Peki, gitmek istiyorsan gideriz." dedi ve sıcacık evimize döndük.

Annem çorbamı hazırlarken dün Sinan'ın verdiği Adım Adım Eğitim Seti'nin 22.ay kitapçığına göz attım. 22. ayın konusu ev dışındaki dünyaya ayrılmış. Tam bana göre bir konu! :) Resmen kendimi buldum. Bu interaktif kitapçıklar 9 aylıktan 4 yaşına kadar bebeğin gelişim süreçlerine uygun olarak hazırlanıp çeşitli aktiviteler, etkinlikler, şarkılar, hikaye kitapları vb. ile birlikte her ay abonelere gönderiliyormuş. Anne-babanın bebekle kaliteli zaman geçirmesine yardımcı olmayı hedefleyen seti çok faydalı buldum. Siz de buradan ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Çorbamın hazır olduğunu duyunca hemen mama sandalyeme koştum. Çorbayı ne kadar çok sevdiğimi anlatamam. Çorba olan her öğünde 3 kase içmezsem rahat etmiyorum. Annem bugün sebzeli kırmızı mercimek çorbası yaptı. Çok egzantrik bir tarif olduğunu söyleyemeyeceğim (hatta tamamen atmasyon) ama "Ela ne yiyor?" diye soran çok oluyor. Onlara da bir nebze cevap vermiş olurum. Benden daha çok yemek tarifi beklediğinizi biliyorum. Tarifleri sıklaştıracağım, söz... Yapımı çok kolay olan bu çorba soğuk kış günlerinde hepinize iyi gelecek!

Sebzeli Kırmızı Mercimek Çorbası
4 çorba kaşığı kırmızı mercimek
1 orta boy patates
1 büyük havuç
1 küçük yer elması
1 diş sarımsak
Azıcık soğan
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
karabiber

Mercimekleri yıkayıp sebzeleri soyup tencereye koyun. Üzerine bir parmak çıkacak kadar su ekleyin. Kaynadıktan sonra ocağı kısıp havuçlar yumuşayana kadar pişirin. (Su kaybı çok olmuşsa biraz sıcak su ekleyebilirsiniz. Ben hafif sulu seviyorum.) Karabiber ve zeytinyağı ekledikten sonra el blender'ı ile karıştırıp sebzeleri öğütün. Afiyet olsun! :)

PS: Yemeklerim hala tuzsuz. Sebzelerin içindeki tuz bana yeterli geliyor.

17 Ocak 2011

TBWA\ELA

Ben bugün işe gittim! :) Evet, yanlış okumadınız. Sabah bizimkilerle hazırlanıp "hep biilikte" arabaya bindik. İşe gittiğim için keyfime diyecek yoktu. Annemin uzun süredir gitmediği, babamınsa her gün gittiği şu "iş" nasıl bir şeymiş merak ediyordum. İlk iş deneyimimi annemin çok sevgili ajansında edinecektim ve çok heyecanlıydım.

Bakın ajansın kapısına dayandım bile! Heeeyy Ela geldi, açın kapıyı!
7 ay boyunca annemin karnında duyduğum sesler artık birer imgeye sahip. İşte topların pat pat vurulduğu yer. Hemen birkaç arkadaş edinip onlarla basketbol oynadım.
Ve işte kırmızı merdivenler. Kaç kere inip çıktığımı Allah bilir. :)
Öğle yemeği için yakındaki Dükkan'a gittik. Patates, köfte, ayran... En sevdiğim üçlü! Ben tıkınırken hesabı bile halletmişler, elimi cebime attırmadılar. Ne kadar düşünceliler...
Yemekten sonra ajansa dönüp eğlenceye kaldığım yerden devam ettim. Kocaman yer, bir sürü insan, bir sürü oyuncak... Bu kadar eğleneceğimi hiç düşünmemiştim. Herkes çok tatlıydı. Benimle teker teker ilgilendiler. "İş-güç beklesin!" dediler. Her odada başka bir eğlence, her masada başka bir oyuncak vardı: Elmo'mun aynısı, peluş hayvanlar, filler, toplar, legolar, robotlar... Benim şarkımı (Tu vuo' fa l'Americano) çaldılar, birlikte dans ettik-Meğer videomdan haberleri varmış. Dönen sandalyelerde tur atıp döndürdüler. Telefonlara baktım. Fosforlu kalemlerle resim yaptım. Bant koparıp yapıştırdım. Dans ettim. Zıpladım. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Bu "Tiibii" ne güzel bir yermiş!

Haftanın ilk gününün ilk saatlerinde yaptığım bu ziyaret herkesin çok hoşuna gitti. "Sayende haftaya neşeyle başladık Ela, sen hep gel böyle." dediler. Zaten annem de çok özlemiş arkadaşlarını. İkimiz de çok güzel vakit geçirdiğimizden bu daveti en kısa zamanda değerlendirmeyi düşünüyoruz... :)

16 Ocak 2011

Zzzzz

Uykularım uzun zamandır düzende. Ne zaman annem benim için "İyi Uyuyor." dese düzenim bozuluyor. Nazar değmesin diye kocaman bir "Maşallah!" alayım. :)

Gece de öğlen de annem beni yatağıma bırakıp odadan çıkıyor. 5 dakika geçmeden uyumuş oluyorum. Eskiden bunu sorun eder, geri gelmesini beklerdim. Artık takmıyorum; üstümü örtüp köpeğime sarılıp uyuyorum. Tuvalete gitmem gerektiğini hissettiğim birkaç gece dışında haftalardır sabaha kadar hiç uyanmadım. Bizimkiler çoook mutlu, huzurlu...

Sakinim, sakiniz

Bu herhalde doğduğumdan beri geçirdiğim en sakin hafta sonuydu. Cumartesi kahvaltı sonrası Akmerkez'e gittik. Davetli olduğumuz bir organizasyon için hediye almaya... 11:30'da gidip bir saatte çıktık. Kimsecikler yoktu, rahat rahat gezdik. Dönüşte babam maça gitti, annem yürüyüş yaptı, ben pusetimde uyudum. Uyandığımda Starbucks'taydım. Fırsattan istifade annem yine kitap okuyordu. Kendime bir dilim brownie sipariş edip camdan içeri giren güneşin keyfini çıkardım.
Eve geçip annemle sakin sakin oynadık. Yemek sonrası biraz daha takılıp duş, süt, diş fırçalama rutinlerinin ardından uykuya daldım.

Pazar sabahı uyandığımda annem perdeyi açtı. Baktım cam buhar yapmış. "Şapir şapir" dedim. Annem de "Evet, şıpır şıpır yağmur yağıyor Elacığım." dedi. Cama çeşitli şekiller çizdikten sonra gidip babamı uyandırdım.
Bizimkilerin de benim de çıkasımız yoktu. Bütün pazarı bir odadan diğerine yayılmak suretiyle evde geçirdik. Çok da iyi geldi. :)