Güler Teyze 3 aydır Amerika'daydı. Orada yaşayan oğlunun kızı "Olivia Güler" doğunca Güler Teyze de adının önüne "babaanne" sıfatını ekleyip Amerika'ya gitmişti. Anneannem giderken sipariş vermiş, "Oralarda benim boncuğuma yakışacak değişik şeyler görürsen hiç düşünme al." demiş. Güler Teyze de bana Ralph Lauren'den ve Gap'ten çok şık ciciler almış. Kendi hediyesi olan ayrıca iki parça kıyafet ile bugün getirmiş. Valla bayıldım, çok teşekkür ederim.
2 saat nasıl geçti anlamadık. Yemek saatimin yaklaştığını görünce tekrar motora atlayıp eve döndük. Bostanlı sahili de Kordon gibi geniş, ferah... Zaten İzmir'in en beğendiğim yönlerinden biri bu. Şehir rahat rahat yayılmış, İstanbul gibi tıkış tıkış değil. İstanbul'da her şey insanın üzerine geliyor sanki! İzmir'de bu his yok.
İzmir'de yeni ritüellerim oldu. Sabah 6:30 civarı uyanıp dedeme sesleniyorum. Balkonda oturuyoruz. Kedilere seslenip çöp toplayan adamlara bakıyoruz. Dedem 07:15'te işe giderken nöbeti anneanneme devrediyor. Balkondan aşağıya sepet sallıyoruz, dedem işe gitmeden önce sepete ekmek, gevrek ve gazete koyuyor. Sepeti yukarı çekip içindekileri alıyoruz. Akşam da pencerede dedemin işten gelmesini bekliyoruz. Azıcık gecikse merak edip "Deddee" diye bağırarak ortalığı ayağa kaldırıyorum.
Hava çok sıcak olduğu için gündüz parka gitmek imkansız. Yemekten sonra gittik, bir de ne göreyim! İzmir'deki parkların zemininde İstanbul'da olan malzeme yok! Kum var! Ama ben kuma basamam ki... Hiç sevmem kumda yürümeyi. Bir de düşersem ellerim kum olur. Hiç hoşuma gitmedi. Bir-iki kayıp sallandım sonra sahilde yürüyüşe devam ettik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder