25 Temmuz 2010

Prens Adaları içinden sıra Sedef Adası'na geldi

Sabah annemin uyandığının işareti olan ilk parke tıkırtısıyla gözümü açtım. Bugün Sedef Adası'na gidecektik. Erkenden hazırlanmamız lazımdı. Hemen kahvaltımı yaptım. Babam yememe yardımcı olurken annem çantamızı hazırladı. 10 dk. rötarla kapıdaydık. Bomboş yollarda çabucak karşıya geçtik. Bostancı'dan 9:45'te kalkması gereken vapura binecektik. Babam ve Nedim arabaları park ederken görevliler bağırmaya başladı: "9:45 yolcusu kalmasıın!" Gişelerden en son biz geçtik. Geçene kadar birçok kez ezilme tehlikesi atlattık. Herkeste anlam veremediğim bir telaş vardı. Yahu sayfiyeye gitmiyor muyuz? Nedir bu stres?

Kapılar kapanınca vapur değil, küçük bir gemi çıktı karşımıza ve 9:35'te kalktı! Deniz otobüsü dolunca kalkıyor tamam da, bu şehir hatları da dolunca kalkıyormuş onu gördük. Yetişmiş olmanın verdiği gururla koltuklarımıza kurulduk. Kurulmamızla kalkmamız bir oldu çünkü benim minik popom asla ve asla aynı yerde 15 sn.den fazla duramaz. Dışarı çıktım, içeri girdim, koridorlarda dolaştım. Büyükada'ya yanaştığımızda Lisya ve Rubi de gemiciğimize atladı. Prens Adaları'nı seyrederken annemle aşk yaşadık. Lisya da bu anı fotoğrafla belgeledi.
İskelede indikten sonra Club Ada Sedef'e gitmek için yüzlerce merdiven inip çıktık. Öğle uykusu saatimde dışarıdaysam pusetimde uyuduğum için mecburen pusetle gitmiştik. Çok ağırlık oldu maalesef. Gidenler mümkünse pusetsiz gitsin. Annem ve Coys bizi denize sokmayacakları için şişme havuz alternatifini düşünmüşler. Gider gitmez bize bir şemsiye açtık ve altına havuzu kurduk. Bu havuz olmasaydı Alp'le benim için çok anlamsız bir gün olurdu.
Çok ama çok sıcak bir gündü. Havuzda şıpşıp yapmadığım zamanlarda duşa girip çıktım. Bizim için çok fazla oyun alanı yoktu, elimizdekilerle yetindik. Mesela soyunma kabiniyle... :)
Öğle yemeğinde balık vardı. Bir de çok lezzetli zeytinli ekmekler... Balık gelene kadar herkes ekmeğe yumuldu. Mmmmm sıcacıklardı valla! Yemekten sonra Alp de ben de uyuduk. O sırada bizimkiler azıcık dinlendiler. Ben uyanır uyanmaz yine benimle ilgilendiler. Aşağıda benimle ilgilenen babamı görüyorsunuz:
Dönüş için ilk gemicik 17:10'daydı. Ona yetişmek için toparlandık. Koşa koşa iskeleye gittik. Merdivenler kalan son enerjimizi de tüketti. İyi ki erken gitmişiz çünkü yine erken kalktı. (O zaman saat koymanın, tarife hazırlamanın anlamı nedir?) Ve kendimizi yine o keşmekeşin içinde bulduk. Bostancı'da indiğimizde otoparka gidene kadar yine birçok kez ezilme tehlikesi atlattık. Herkes üzerimize üzerimize geliyordu. "Tamam artık eve döndünüz, neyin telaşı içindesiniz ey insanlık?" diye sordum ama bence kendileri de bilmiyorlardı.

1 yorum:

  1. çok güzel bi gündü, organizasyon için anneciğine teşekkürler :)

    YanıtlaSil