22 Eylül 2010

Kombine alan huysuz Ela

Sabah babamda bir telaş vardı, hemen ne olduğunu sordum. Kombine almaya gitmesi lazımmış. İşe geç kalmasın diye "Ben gider alırım babacığım, merak etme." dedim. Zaten hangi koltuğun alınacağı belliydi. Ödemeyi yapıp taahhütnameyi aldık ama öncesinde çok sıra bekledik. İyi ki de babam gitmemiş, işimiz bittiğinde saat 11:30 olmuştu. Babam "Ela'nın bu şirinliğini gören öne geçirmedi mi?" diye sordu, "Nerdeee?" dedi annem.Sami Yen'den eve dönüş yolunda çalışma olduğundan asfalt bozulmuş. Tıngır mıngır giderken uyuyakalmışım. Annem o sırada market alışverişini de halletmiş. Apartmana girdikten sonra duyduğum tıkırtılar beni uyandırdı. "Tamam artık!" dedi annem, "Yandık, bugün bir daha uyumaz Ela. Herkes görev başına!"

Doğru, bir saatlik uyku bana yetmez ama bir daha da uyumam, evde kudururum. Öğleden sonra annemle parka gittik. Bu arada artık benim ayak numaramda yumuşak tabanlı spor ayakkabı üretilmiyormuş. Artık büyümüşüm. Sert tabanlı spor ayakkabımı ilk kez dün Teoman'a giderken giymiştim. Yürürken değişik gelmişti. Bugün parka da yeni ayakkabımla gittim. Ayakkabım bana yeni ufuklar açtı. Kaydıraktan yukarıya kadar kimse beni tutmadan ve ayağım kaymadan tırmanabildim! Annemin ömründen birkaç sene daha gitti... :)
Kedi aramak için çardağın oraya gittik. Yere dökülen mamaları yiyen bir "pisipisi" gördüm ama o beni gördüğüne pek memnun olmadı, hemen kaçtı.
Ara sıra parka oyuncak getiren arkadaşlar oluyordu ama ben pek ilgilenmiyordum. Bugün Selin oyuncak bebek arabası ve içinde ayısıyla gelmiş. Arabayı Selin'in elinden kaptım. Tam ağlayacakken bakıcısı benim ondan küçük olduğumu ve paylaşması gerektiğini hatırlatınca sustu. Tam bir "Ohh!" çekecekken bu sefer Eylül arabaya sulandı. Hiç huyum değildir ama arabayı almasına izin vermedim. Çamura yatıp ağladım. Hem de "Ingaaaa!"lı ağlama! Tam bir bebek gibi davrandım. Sonuçta arabayı paylaşamadık. Eylül ekmek almaya gidince ondan kurtuldum ama bu kez hiç beklemediğim biri, Emre arabaya yanaştı. "Ne arabaymış be!" dedi annem, "Erkekler bile peşinde!". Neyse ki Emre iki tur atıp geri verdi.

Maalesef o sırada Selin bende unuttuğu arabasını geri almaya geldi. Arabayı pat diye elimden çekince yine ağlamaya başladım. Annem arabanın bana ait olmadığını, teşekkür etmem gerekirken ağladığımı söyledi. Herkes beni gülerken görmeye alışık olduğundan biraz ayıplandım sanırım. :( Nedenini bugün az uyumama bağlayarak park faslını noktalayıp eve döndük.

Annem bir ara sütlaç yapmıştı bugün. Akşam babama ellerimle yedirdim. Biberonu bırakıp bardağa alıştığım dönemde her akşam yatmadan önce bir kase sütlaç yerdim. Tarifini buraya da yazıyorum, tam bebeklere göre bir tatlı!

Sütlaç
1 lt. + 1 bardak su
1,5 çay bardağı kırık pirinç
1 lt. süt
2 yemek kaşığı pirinç unu
4 çay bardağı toz şeker
süslemek için tarçın

Pirinçleri yıkayıp süzdükten sonra 1 lt. su ile tencereye koyup pirinçler suyu çekinceye kadar kaynatın. Soğuk sütü ekleyip arada karıştırarak kaynamasını bekleyin. Bu sırada ayrı bir kasede pirinç ununu 1 bardak suyun içinde eritin. Tencerede kaynayan sütten birkaç kepçe alıp kaseye ekleyin. Ilınmış pirinç ununu yavaşça tencerede kaynayan süte akıtın. Arada karıştırarak 6-7 dakika kaynatın. Son olarak toz şekeri ilave edip karıştırın ve biraz daha pişirdikten sonra ateşten alın. Kaselere paylaştırıp üzerine tarçın serpin. Afiyet olsun! :)

PS: Su bardağı ölçüsü olarak biz rakı bardağı kullanıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder