24 Ekim 2010

Atlara ilk meynamma*

Havayı güneşli görünce ne zamandır istediğimiz Atlı Spor Kulübü ziyaretini gerçekleştirmenin tam zamanı olduğunu düşündük. Blog'umda daha önce bahsetmedim ama bilenler biliyor, at yarışı seyretmeye bayılıyorum. Bir gün annem tesadüfen atların artistik yürüyüş ve engel atlayışlarını açmıştı. Baktı ki hoşuma gitti, TJK TV'ye geçti. Yarışları daha heyecanlı buldum ve o gün bugün at yarışlarının müptelası oldum.

İstanbul Atlı Spor Kulübü tesisleri içindeki Galatasaray Nevzat Özgörkey Binicilik Tesisleri'ne gittik. Burada tesisler birbirinin içine geçmiş, girişte GS bayrağı dalgalanıyordu ama neresi GS neresi İstanbul anlayamadık. Sonradan gezdikçe gördük ki; GS'ye ait şimdilik sadece bir kulüp binası var. Tüm manejler İstanbul Atlı Spor Kulübü'ne ait. GS yakın bir zamanda ahır inşa edip pony eğitimlerine başlayarak çekirdekten sporcu yetiştirmeyi amaçlıyormuş. Binicilik eğitimine 3,5 yaşında başlandığını öğrendik. Etrafta pony binen çocuklar vardı, ben bu iş için de çok küçüğüm ama yine de bilgi için fiyatını sorduk; 10 dakikası 20 TL'miş.

Öncelikle atlar beklediğimden de büyük çıktı. İlk görüşte biraz şaşırdım ve bakakaldım.
Annem elini uzatıp atı sevdi, at da hemen karşılık verdi.
Annem girişken davranınca ben de gaza geldim ve elimi uzattım. At beni kokladı, sanırım iyi anlaştık.
Çocukların bindiği bütün atları dolaştık ve hepsini sevdik.
Güneşli havayı bulmuşken yürüyüş yaptık.
Karnımız acıkınca açık çalışma manejinin yanındaki kafeye oturduk. Siparişlerimizin gelmesini beklerken annemle kapalı maneje gidip profesyonel binicileri seyrettik. Anladım ki az önce gördüğüm atlar bir şey değilmiş; buradakiler daha genç, daha iri ve cins atlardı.

Bizimkiler benim için köfte söylemiş. Yanında patates kızartması ve pilav da gelince hangisini yiyeceğimi şaşırdım. İşte benim favori üçlüm:
Yemekte bize eşlik eden kediyi de doyurdum. Sırayla bir köfte kediye attım, bir köfte kendim yedim.
Uyku saatim gelince İstinye Park'a geçtik. Ben uyurken bizimkiler kahve içip dinlenmiş, enerji toplayınca da gezmişler. Uyandığımda annem trençkot bakıyordu. Giydiklerine bakıp "Cık!" dedim. Aslında çok güzellerdi, ben sadece aile bütçesini düşünüyordum.

Babam isyan bayrağını çekince annem yine surat yaptı ve biraz söylendi. Sonra unuttu, arabaya atlayıp eve geçmeden markete uğradık. Akşam maç seyretmeye babamın amcası gelecekti, 18 civarı evde olacağımızı söylemiştik ama erken gelip kapıda kalmış. Şansa bakın ki bizimle aynı markete girmiş! Alışveriş yapıp eve geçtik ve Lig TV karşısına kurulduk.

Cemal Amca dedemin abisi olduğu için o da dede sayılır. Ama nedense dedeliği kabul etmedi. "Celal is old, I am young." dedi. Dedemin saçı yokmuş ama onun varmış. Olur mu canım dedemin saçı var, sadece önler gidik! Hem benim dedem çok yakışıklı! Hıh!! Dedeciğim ne zaman geleceksin? Seni çok özledim!

*Meynamma: Merhaba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder