05 Eylül 2010

Yağmurlu bir pazar günü

Bugün için Vural Family ile Uskumruköy'de bir at çiftliğine gitme planı yapmıştık. 7'de kalktım ve gökyüzünde gördüğüm yağmur bulutları hiç hoşuma gitmedi. Bulutları takip eden şiddetli sağanak yağış kendini gösterdiğinde bizim plan da suya düşmüş oldu.

"Ne yapsak?" diye düşündük ve 12:00'da Mohini'de buluşmak üzere anlaştık. Funda orada Şapkalı Kadın diye bir cafe olduğunu ve ufaklıklar halıda oynarken büyüklerin kahve içebileceğini anlatmıştı ama görünürde Şapkalı Kadın olmadığı gibi içeride de kimsecikler yoktu. Etrafı keşfettik, atölyeleri ve açık olan mağazaları dolaştık. Anlaşılan yazın çok fazla kişi kapalı alanları tercih etmediğinden Mohini biraz gözden düşmüş. Sadece çocuklara özel bir yer olması fikri bence hala çok güzel, sonbahar-kış döneminde eski kalabalık haline döner diye umuyorum.

Biz dolaşırken Doruklar da geldi. Wii pencelerinde kudurup yağan yağmuru seyrettik.
Sonra ELC'ye daldık ve oyuncak baktık. Ben hemen sanatçı kişiliğimi sergiledim.
Ailecek oturabileceğimiz alternatif bir yer aradık. Sadece alt katta parti verilen yer uygun göründü ama bizimkiler Akmerkez'e gitmenin daha iyi bir fikir olacağına kanaat getirdiler. Zaten saatler de öğle yemeği vaktini işaret ediyordu.

Önüme geldiğinde asla geri göndermeyeceğim tek yemek sanırım "Maynama". Doruk'a da bahsettim o da bana eşlik etmeye karar verdi. Babalar köfte aldılar, belki arada tadarız diye ama makarna varken gözüm başkasını asla görmez! Baktık ki Küçük Ev'de sosunu ayrı alabileceğimiz Barillalar var, hemen annem bir porsiyon penne söyledi. Benden kalan makarnaları soslayıp kendi yedi. Aşağıda Doruk ve Ela'yı makarnaya yumulurken görüyorsunuz.
Yemekten sonra Joker'deki oyun alanına gitmek istedik ama kapanmış. Çok şaşırdım, abiler AVM yönetiminden kaynaklandığını ve bir daha açılmayacağını söylediler. Biz de envai çeşit oyuncağın olduğu mağazaya daldık. Sadece kız çocukları için olan bir oda var ki, giren çıldırır herhalde! Ben de hemen bir bebek beğenip ona sevgi gösterdim.
Sonra çıkıp kapıdaki oyuncaklara gittik. Önce babamla çılgınlar gibi at bindik.
Ardından tek başıma koca bir treni idare etmeyi başardım.
Çok uykum geldi ama uyumak istemiyordum. Starbucks'a indik. Biz minikler süt içtik ve Joker'den aldığım puzzle ile oynadık.
Doruk'la birbirimizi çok sevdiğimiz için sarılmak ve birlikte koşmak gibi hareketlerimizin sonucunun kötü olabileceğini düşünemedik. Ama maalesef oldu ve sarılırken dengemizi kaybedip yere yapıştık. Annem tam o sırada bu şirinliğin fotoğrafını çekmeye çalıştığından düşüş anını belgelemiş oldu.
Doruk kafayı gümletti, ben ucuz atlatsam da çok korktum ve yaygarayı bastım. İkimizi de kucakta biraz dolaştırdılar da keyfimiz yerine geldi.

Uyku iyice başıma vurunca biz kalktık. Daha otoparktan çıkmadan arabada uyuyakaldım. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder