11 Eylül 2010

Bayram akışı

Bayramın ikinci gününde büyük babaannemi ziyarete gittik. Ben giderken yolda uyuyakaldığım için neredeyse görmeden dönecektim. Annem ve babam ben arabada uyurken nöbetleşe başımda beklemişler. Babam arabayı bir ağaç gölgesine park etmiş. Meğer erik ağacıymış. Tepemize taak tuuk diye erikler düşüp durmuş ama ben hiç duymamışım, o kadar derin uyumuşum. Uyanınca annem beni alıp içeriye geçti. Büyük babaannemin elini öpüp bayramını kutladım. Biraz daha sohbet ve muhabbet sonrası yemek saatimi geçirdiğimizi fark edip ayrıldık.
Hafta içi Yelda'nın bize uğradığını yazmıştım. Gelirken Selanik Gevreği getirmişti ve ben de bayılmıştım. O kadar çok sevmiştim ki annemle Yelda'nın yemesine bile izin vermemiştim. Dün babaannemlere giderken annem yanımızda atıştırmalık bir şey bulunsun diye gevrekleri de almıştı. Selanik Gevreğini çok sevdiğimi öğrenen dedem bana bugün de gevrek aldı. Gevrek yemekten iki gündür öğle yemeği yemedim.

Babaannemle dedemi eve bırakıp karşıya geçtik. Babam bizi Öniz'le buluşmak üzere Kanyon'a bıraktı. Midpoint'e oturduğumuzda saat 16:00 olmuştu ve ben sabah kahvaltısı+Selanik Gevreği ile duruyordum. Annem bana makarna söyledi, garson abi önüme boya kalemleri ve kağıt getirdi. Makarnamı yerken resim yaptım.

Öniz bana Çeşme'den aldığı Babylon t-shirt'ünü verdi. Sarıya bayılıyorum, çok teşekkür ederim!
Tabii sürekli oturdum zannetmeyin; başka masalara uğradım, sonra mutfağa bir göz attım. Masanın altına girdim, diğer sandalyelere oturdum, garson abilerle oyalandım. Kısacası hiç yerimde durmadım. Midpoint'ten kalkıp biraz dolaştık ama çok rüzgar vardı. Neredeyse uçacaktım!

Öniz bize Häagen-Dazs'tan dondurma ısmarladı. Dondurmamızı yerken çocuk katındaki mağazaları dolaştık.
Imaginarium yandaki mağazayı da alıp genişlemiş, kocaman bir yer olmuş. Orada baya oyalandım.İki kere anneyiz.biz odasında alt değişimi yaptık. Sonuncusunda Öniz ve annem odanın Kanyon'daki en rahat yer olduğuna kanaat getirdiler. Çünkü onlar kanepede otururken ben oyuncak ve kitaplarla oynadım. Görevli abla da benimle ilgilenince azıcık da olsa rahat ettiler.

Selanik Gevreği'ni çok sevdiğimi duyan Öniz "Madem seviyorsun ben sana kendi ellerimle yaparım." dedi, sonra da "Çok yumurtalı bir şey o, bilmediğin yerlerden alma ve yerken aşırıya kaçma!" diye beni uyardı. Tamamdır, bundan sonra dikkat edeceğim.

Akşam babaannemlerle balıkçıya gidecektik. Babamın bizi alma saati gelince Öniz'le vedalaştık ve alt geçitten yolun karşısına geçtik. Aslında sabahtan beri sokakta olduğum için "Ev!" demeye başlamıştım ama işin içinde babaannem ve dedem olunca sevinçle kabul ettim.

Yolda uyumuşum. Saat 19:00!! İki gündür uykularım da saçmaladı. Fishmekan'a geldiğimizde uyandım tabii. Balıkları mideye indirsem de yine hiç yerimde durmadım. Merdiven inip çıkma ve etrafı keşfetme huyumu burada da sürdürdüm. Sürekli birileri benimle ilgilendiğinden pek doğru düzgün bir yemek yendiğini sanmıyorum. (House Café'de olduğumuz akşam çok iyiydim ama devamı gelmedi.) Dönüş yolunda yine uyumuşum. Bizimkiler artık gece uykusuna geçtiğimi zannetmişler ama babam beni yatağa koyarken uyandım. Saat yine 23:30 ve ben ayaktaydım!

Bugün -yani bayramın üçüncü gününde- annem evde oturmanın iyi olacağını düşündü çünkü iki gündür gezmekten feleğim şaştı. Normal şartlarda olduğu gibi 13:00'da yemeğimi yiyip 13:30'da uyudum. 3 saat uyumuşum, babam kapımı açınca uyandım. Kaç günün birikimi var tabii, bayılmışım. :)

Öğleden sonra dayım bayramlaşmak için uğradı. Biraz da onunla oynadık. Bütün gün kudurmaktan ter içinde kalmıştım. Yemekten sonra güzel bir duş çok iyi gelecek bana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder