18 Kasım 2010

Bayram ziyaretlerine devam

Bugün bende halsizlikten ve ateşten eser yoktu, hava durumuna göre bayramın en güzel gününün bu olması gerekiyordu, o halde biz de dışarı çıkmalıydık... Fakat o da ne? Hava bulutlu. Sanki yağmur yağdı, yağacak! Hava durumuna da hiç güven olmuyormuş yahu...

Olsun, biz bugün karşıya geçmeye niyetliydik. Programı bozmadık. Önce büyük babaannemi ziyarete gittik. Ben yolda uyuyakalmışım, araba durduğunda da uyanmamışım. Annem başımda nöbetçi olarak kalmış. Oradan annemin halasına geçtik. Evde 3 kedi varmış ama ben korkarım diye saklamışlar. Duyar duymaz kedileri görmek istedim. Biri üst katta koltuğa kurulmuş yatıyordu, ikisi balkonda manzara seyrediyordu. Ben balkondakilere takıldım.
Sonra da kapıp içeriye getirdim.
Zuhal Hala'nın anneme emeği çokmuş. Annem "Kendine iyi bak, benim çocuğumu da sen büyüteceksin." diye takılırmış ona. İstanbul'un iki ucunda oturduğumuz için sık sık görüşemiyoruz, beni çok seviyorlar ama uzaktan uzağa blog'umdan takip ediyorlar.
İlk bayram harçlığımı büyük haladan aldım, onunla kendime oyuncak almak istiyorum. Bir de minik müzik kutusu almış bana, onu da odama koydum.

Sırada Öniz'le buluşmak vardı. Öğle yemeğini geçiştirdiğimiz için akşam yemeğini erkene alıp doğruca Cercis Murat Konağı'na gittik. Öniz de oraya geldi. Maalesef bugün oyun odasında çocuklarla ilgilenen abla yoktu. Bu yüzden dönüşümlü olarak herkes belli bir süreyi benimle oyun odasında geçirmek durumunda kaldı. :)

Yemekten sonra eve döndük. Köprü mavi cicilerini giymişti. Çok hoş görünüyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder